Mehmet Ali Güller

CHP’nin ‘ya AB ya ŞİÖ’ yanlışı

31 Ağustos 2024 Cumartesi

Ne oldu da Brüksel beş yıl sonra Türkiye’yi AB Dışişleri Bakanları Gayriresmi toplantısına davet etti? 

Yanıtı davet sahibi AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Josep Borrell veriyor. Her ne kadar davet edilen Dışişleri Bakanı Hakan Fidan “Kıbrıs konusuyla bağ kurulmaksızın müspet yaklaşım sergilenmesi Türkiye ile AB’nin ortak menfaatine hizmet eder” dese de Borrell, açıkça belirtti: “Türkiye dışişleri bakanını toplantımıza davet etmemizin tüm sorunlara ancak özellikle Kıbrıs’a bir çözüm aramak için diyalog sürecini yeniden başlatmanın ilk adımı olmasını umalım.”

Kıbrıs, Ukrayna’da Türkiye’ye duyulan ihtiyaç, sığınmacı sorununda Türkiye’nin tamponluğunun sürdürülebilmesi, ABD’nin NATO stratejisinde Türkiye’ye verilen yeni roller... AKP, bu durumu iktidarını sürdürebilmek için bir fırsat olarak görüyor. Dışişleri Bakanı Hakan Fidan o nedenle “Türkiye’nin stratejik hedefi AB üyeliğidir” diyor.

ÖZEL’İN KURDUĞU YANLIŞ DENKLEM

Asıl vahimi ise CHP’nin tutumu. Zira AB’nin bir masal olduğunu, Türkiye’nin AB kapısında Atlantik cephesinin ihtiyaçları için tutulduğunu, ne kapıdan içeri alındığını ne de kapıdan ayrılmasına izin verildiğini, bunca yıldan sonra sıradan yurttaşlar bile görüyor ama CHP liderliği görmüyor!

CHP Genel Başkanı Özgür Özel aynen şöyle söylüyor: “Türkiye, tarihinin dönüm noktasında. Yapılacak ilk seçim bir yönüyle yeniden referandum olacak. Bu sefer referandum, zengin müreffeh Avrupa’nın bir parçası, hukukun üstünlüğünün kalkınma getirdiği bir Türkiye mi? Yoksa Şanghay İşbirliği Örgütü’nde olduğu gibi güçlü liderlerin, yoksul halkların olduğu bir Türkiye mi?”

CHP bu anlayışla Türkiye’yi AKP’ye mahkûm etmeye devam eder ne yazık ki! Dünyanın gerçeklerinden bu kadar kopuk, küresel gelişmelere bu kadar aykırı, tarihsel ilerleyişe bu kadar ters bir denklem, yüzyıllık bir partinin en hafifinden entelektüel birikimine haksızlık!

Hepsi bir yana, Türkiye’yi yönetecek bir liderin en azından gerçeklik zemininde olması gerekmez mi? Türkiye’nin önünde Özel’in işaret ettiği gibi “ya AB ya ŞİÖ” ikilemi mi var? AB Türkiye’yi üye yapmak istiyor da bizim mi haberimiz yok!

ERDOĞAN’IN ŞANSI!

CHP liderliği bir süredir şu tezi işliyor: “Türkiye, AKP hükümetinin politikaları nedeniyle ABD’yle sorunlar yaşıyor, AB’den uzaklaşıyor, Türkiye’nin eksenini kaydırıyor.” 

Erdoğan’ın şansı da bu işte. Ana muhalefeti gerçeklikten kopmuş bir ülkede, her türlü kötü yönetimine rağmen, iktidarda kalabilmeyi sürdürebiliyor.

ABD’nin terör örgütlerini desteklemesi, Akdeniz ve Karadeniz’de Türkiye’nin çıkarlarına karşı konumlanması, AKP’den kaynaklı değil; Washington’un çıkarlarıyla ilgili. Türkiye’nin AB’den uzaklaşması ya da AB’nin Türkiye’yi kapıda tutması AKP’den dolayı değil, AB’nin Türkiye’yi Avrupa ile Ortadoğu arasında tampon bölge görmesiyle ilgili.

Türkiye, bugünkü noktaya AKP Doğuculuk yaptığı için değil, Batıcılık yaptığı, ABD’nin projelerini uyguladığı, AB’nin uyum programını yerine getirdiği için geldi.

BATICILIK YARIŞI

Tersine, bunları saptayarak kurucusunun antiemperyalist ve bağımsızlıkçı çizgisine uygun hareket etmesi gerekirken CHP, sürekli iktidarı “Türkiye’nin Batı’yla arasını bozmakla” suçluyor! Oysa AKP, Türkiye’nin gelmiş geçmiş en Amerikancı, en Avrupacı partisidir. 

CHP, AKP’nin Batı’yla pazarlık için zaman zaman Doğu’yla işbirliğine yönelmesindeki yanlışlığa itiraz edeceğine, Washington ile Brüksel’e “Ben AKP’den daha Batıcıyım” mesajı veriyor ne yazık ki...

Bir kez daha uyaralım: CHP’nin AKP’yle mücadeleyi, dün olduğu gibi bugün de “Ben daha Batıcıyım” diyerek sürdürmeye çalışması, eline geçen birinci parti olma fırsatını tepmesi anlamına gelecektir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları