Mehmet Ali Güller

Atatürk modelini yıkan, Çin modeli kuramaz

06 Aralık 2021 Pazartesi

Erdoğan’ın “Çin böyle büyümüş. Biz pazara daha yakınız, onlardan daha avantajlıyız” (Hürriyet, 3.12.2021) demesi yeni bir tartışma başlattı: Türkiye Çin modeline mi geçecek?

Erdoğan’ın mevcut ekonomi-politiği şu: 1) Enflasyondan düşük faiz vererek dolarizasyoncu. 2) “Düşük faizle banka kredisi alın” diyerek borçlandırmacı. 3) “Serbest piyasaya bağlıyız” sözü vererek neoliberalizme teslim. 4) Gelişmeci / kalkınmacı değil büyümeci.

GELİŞMECİ - BÜYÜMECİ FARKI

Bu “gelişmeci / kalkınmacı değil büyümeci” konusu üzerinde durmalıyız. Büyümecilik gerçekte IMF ve Dünya Bankası programıdır. Neoliberal sistemde ekonomiler büyümeyi hedefler; öyle ki ülkeler büyür ama gelişmez veya kalkınmaz. Gelişmeci/kalkınmacı ekonomi, öncelikle mutlaka iç pazara dayanır ve iç pazarın genişlemesini hedefler. Erdoğan ise sürekli dış piyasadaki dalgalanmaların nefesini ensesinde hissedecek ihracata ve ucuz işgücüne dayalı bir model öneriyor. Çin her ne kadar ihracatçı bir ekonomi gibi görünse de iç pazarı güçlendirme çizgisi esastır.

Bu, bırakın Türkiye gibi ülkeleri, neoliberal sistemin merkezi olan ABD’de bile böyledir. ABD’de geçen yıl en zengin yüzde 1’in serveti, ilk kez yüzde 50’nin servetini geçti! Kısacası ABD’den Türkiye’ye kadar, neoliberal sistem içindeki ülkelerde büyüme vardır ancak varsılın varsıllaştığı, yoksulun yoksullaştığı bir büyümedir bu...

Dolayısıyla Erdoğan’ın büyüme için Çin örneği vermesi üzerinden etraflı tartışmaya gerek yok; zira Erdoğan Çin’i zaten yanlış anlamış! Çünkü Çin büyümeci değil, gelişmeci / kalkınmacıdır.

AVRUPA PAZARINDA ÇİN’İN YERİNİ ALMAK

Erdoğan’ın Çin örneği vermesi üzerinden yürütülen tartışma, şu bakımdan da yanlış yürütülüyor: Erdoğan bir ekonomi modeli olarak Çin’e benzemekten bahsetmiyor; pazara yakınlığı avantaja dönüştürerek Çin’e rakip olmaktan bahsediyor. Özetle, ABD’nin Çin’le ticaret savaşı kapsamında baskıladığı Avrupa pazarı için Çin yerine Türkiye’yi üretim üssü haline getirmeyi savunuyor Erdoğan.

Türkiye elbette üretmeli, AKP’nin bitirdiği tarımı yeniden devlet desteğiyle ayağa kaldırmalı, AKP’nin zayıflattığı sanayide yeniden devlet destekli hamle yapmalı, Türkiye-Suriye sınırında GAP’ı güncelleyerek endüstriyel tarım merkezi inşa etmeli...

Ancak Erdoğan’ın bahsettiği bu değil. Ne peki? AKP’yi yakından izleyen Prof. Dr. Emin Gürses’ten aktaralım: “Almanya artık üretim üssü olarak Çin’den uzaklaşıyor. Bütün Avrupa ülkeleri Çin’den uzaklaşıyorlar çünkü Amerika’nın baskısı var. Almanlar açıklama yaptılar, ‘Üretim üssü olarak Türkiye’yi seçeceğiz’ diyorlar. Amerika da ‘Polonya’da üretim yapın’ diyor. Almanlar, ‘Ben Türkiye’nin altyapısını bilirim, Polonya’da yapamam’ diyor.” (Sputnik, 22.11.2021)

Yani Erdoğan’ın Çin’i örnek vermesi, Çin’i bir model olarak izlemek anlamında değil, Avrupa pazarı için Çin’le rekabet etmek anlamındadır. Erdoğan, Gürses’in işaret ettiği ABD-Çin ticaret savaşından yararlanarak, ekonomiyi “sistem içinde” düzeltmeyi hedeflemektedir.

SON SOSYALİST DEVLET

Kaldı ki Çin modeli, belli ölçülerde Atatürk / Cumhuriyet modeline benzemektedir zaten. Anımsayın, TBMM’den özelleştirme yasası geçtiği gün, Başbakan Çiller “Son sosyalist devleti yıktık” diye mutluluğunu açıklamıştı.

O nedenle Çin ve Atatürk modelleri, Erdoğan’ın modelinin tam tersidir. Çin ve Atatürk modellerinde kamu iktisadi teşekkülleri vardır; tersaneler, enerji santralları, limanlar, fabrikalar vardır. Erdoğan modeli ise Özal-Çiller modelinin devamı olarak kamu iktisadi teşekküllerini satma modelidir.

Diğer yandan “Erdoğan Çin’i örnek aldı” diye sevinildiği şartlarda, BAE ve Katar’a Varlık Fonu içindeki kamu iktisadi teşekküllerinden satılmaya çalışılıyor olması bile konunun bir modeli örnek almak olmadığını, o modelle rekabete işaret edildiğini ortaya koymaktadır.

Son söz: Atatürk modelini yıkan, Çin modeli kuramaz. Çin’i örnek alan, öncelikle limanlarımızı, santrallarımızı, enerji şirketlerimizi, ormanlarımızı satmayı durdurur!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları