Mehmet Ali Güller

Ankara-Moskova hattına sabotaj

18 Haziran 2020 Perşembe

Rus bakanların Türkiye ziyareti neden ertelendi? Sorunun biri taktik, diğer stratejik düzlemde iki yanıtı var.

Taktik düzlemdeki yanıtı şu: Ankara ile Moskova’nın destekledikleri taraflar üzerinde baskı kurarak önce ateşkes sonra da barış masası kurması, üzerinde mutabık oldukları yol haritasıydı. Nitekim Ankara bunu gereği olarak, istemediği halde Hafter’le aynı platformda buluştu.

Moskova o mutabakatın şimdi de uygulanmasını istiyor. Ankara ise desteklediği Sarraj güçlerinin sahada kazandığı inisiyatifi biraz daha değerlendirmeden masaya yeniden oturmak istemiyor. Pratikte durum şu: Moskova hemen ateşkes istiyor, Ankara ise masaya oturmadan önce Sarraj’ın Sirte’yi de almasını istiyor.

Ankara bunun birincisi Moskova’yı “Hafter’siz çözüm arayışına” zorlayacağını, ikincisi de olası “bölünmüş Libya” haritasında alan kazandıracağını hesaplıyor.

Hafter sahada kaybettikçe, Ankara’nın “masaya darbeci Hafter değil, Akile Salih otursun” önerisine Moskova’nın yakınlaşacağı düşünülüyor; ki var böyle bir olasılık.

AKP-ABD işbirliği

Stratejik düzlemdeki yanıtı ise bu köşede daha önce incelemiştik: Ankara, Libya’da Moskova’ya karşı kazanım elde edebilmek için Washington’a işbirliği önerdi!

Evet, Erdoğan 29 Nisan’da Trump’a bir mektup yazdı ve “Suriye ve Libya başta olmak üzere, bölgemizdeki son gelişmeler, Türk-ABD ittifakının ve işbirliğinin en güçlü şekilde sürdürülmesinin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha göstermiştir” dedi.

Ardından Erdoğan 8 Haziran’da Trump’la telefonda görüştü ve “Libya konusunda ABD-Türkiye arasında süreçle ilgili yeni bir dönem başlayabilir. Yaptığımız görüşmede bazı mutabakatlarımız oldu” dedi.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da “İki başkanın dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat başkanları ve ulusal güvenlik danışmanlarını bu mutabakatları detaylandırmak üzere görevlendirdiğini” açıkladı.

ABD-NATO-AKP mutabakatı

Bu işbirliği, kuşkusuz Ankara-Brüksel-Washington üçgeninde mutabık kalınan “Rusya Libya’da üs kurmamalı” görüşünün de gereği...

Erdoğan ve Çavuşoğlu’nun son iki ayda NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg ile yaptıkları görüşmeler ve Brüksel’in Ankara’nın arkaladığı Sarraj hükümetine destek pozisyonu alması...

ABD’nin Afrika Kuvvetlerinin Libya’da Rus uçakları varlığına işaret etmesi, Libya’daki Rus varlığına karşı Tunus’a asker yerleştirme önerileri...

Kısacası ABD ve NATO için Libya’da Rus varlığı, aynı zamanda Türk-Rus işbirliğine sokulacak kama değeri taşımaktadır ve son iki ayda yaşananlar ABD’nin önce Libya’da, ardından Suriye’de bu işbirliğini bozma hedefiyle ilgilidir.

ABD için sabotaj fırsatı

Kısa adı JINSA olan “Amerika’nın Ulusal Güvenliği İçin Yahudi Enstitüsü”nün bu konuyu masaya yatırdığı toplantısı oldukça önemli.

Amerikan İlerleme Merkezi’nden Türkiye uzmanı Alan Makovsky ile ABD Dış Politika Konseyi Türkiye uzmanlarından Svante Cornell, Türkiye’nin Libya politikası ile bunun üzerinden Türk-Amerikan ilişkisinin olası seyrini tartıştılar.

Cornell, ülkesinin Libya politikasını şu sözlerle özetliyor: “Amerika politikası açısından bakıldığında, Türkiye’yi dengede tutmak gerekiyor. Bir yandan da Amerika’da bu durum Türkiye ve Rusya’yı bir şekilde ayırmak için bir fırsat olarak olarak görülüyor.”

Makovsky de benzer şekilde Washington’un meseleye nasıl baktığını ortaya koyuyor: “Amerikan yönetiminde Türkiye’ye sempati duyanlar ve Rusya karşıtları bir araya gelerek bunu ABD-Türkiye ilişkilerini geliştirme fırsatı olarak görüyor.” (16.6.2020)

Yani Libya’daki durum Washington açısından AnkaraMoskova işbirliğini bozma ve Ankara-Washington ilişkisini onarma fırsatı olarak görülüyor.

Amerikancılık değil, Asyacılık kazanacak!

Nitekim Erdoğan’ın Trump’a 29 Nisan’da gönderdiği “ittifakı sürdürme” talepli mektuptan bu yana AKP içindeki güçlü Amerikancı damar da canlanmış durumda.

O damarın sözcüleri ABD’ye “Rusya’yla ilişkimiz stratejik değil, taktik” diyerek göz kırpıyordu zaten bir süredir.

Şimdi Libya’da ABD ile hareket etmenin Türkiye’ye neler kazandıracağı üzerine varsayımlar sıralıyorlar, S-400’lerin pakette tutulmasının hayatın sonu olmadığını pazarlıyorlar, heybelerinden Türk-Rus tarihine ait düşmanlık örnekleri çıkarıyorlar...

Ankara’nın tek cephe haline gelmiş Suriye-Doğu Akdeniz-Libya hattında yeniden açık bir Amerikancı çizgi izlemesi, tarihi bir hata olacaktır.

Bu elbette Türkiye için derslerle dolu bir süreçtir: Hiç değilse iktidarda kalabilmek için her ödünü vermeye açık hükümetlerle stratejik sorunların çözülemeyeceği anlaşılmış olacaktır. Yoksa Asya Yüzyılı’nın başladığı şartlarda ülkemizi Atlantik kampında tutabilmeleri zaten son tahlilde mümkün olmayacaktır!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları