Mehmet Ali Güller

ABD’nin Türkiye politikası ve üç hedefi

03 Ocak 2022 Pazartesi

Washington’un mevcut Türkiye politikasının temelini, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın ilan ettiği şu iki madde oluşturuyor: 1. “Türkiye Batı’ya çapalanmış şekilde kalmalı.” 2. “Türkiye’nin, bazı kritik meselelerde ABD’yle aynı safta olması sağlanmalı” (9.6.2021).

ABD-Türkiye ilişkileri açısından Washington’un hedefini 2022’de de bu iki madde oluşturuyor. Peki, bu sahaya nasıl yansıyor?

ABD’NİN İKİ ÇAPASI: NATO VE AB

ABD’nin Türkiye’yi Batı’ya çapalanmış şekilde tutabilmesinin iki temel aracı var: NATO üyeliği ve AB aday üyeliği.

AB aday üyeliği, AKP’nin Türk devletini dönüştürmesinin de aracı olacağı için iktidar tarafından kuvvetle sahiplenildi. Dönüşüm sağlandıktan sonra kullanım değeri olan bir araç olmaktan çıkarıldı. AB açısından da aday üyelik ya da pratikteki anlamıyla “Türkiye’yi kapıda tutma” politikasının kullanım değeri pek kalmadı. AB için Türkiye, Doğu’yla AB sınırları arasındaki tampon ülkedir artık. Türkiye’nin Batı’ya geçmek isteyen göçmenleri tutan konumda tutulması, Brüksel açısından oldukça değerlidir!

AB aracının kullanım değerini kaybetmesi, ABD açısından NATO aracını daha da önemli hale getirmiş durumda. Üstelik bu sadece Ankara için değil, örneğin ABD politikalarına zaman zaman itiraz eden Paris için de geçerli!

ABD’NİN ÜÇ RAHATSIZLIĞI

Gelelim ABD’nin iki temel üzerinden şekillendirmeye çabaladığı üç hedefine… Bu üç hedef, ABD açısından bir inşa değil, inşa olmakta olanı bozma hedefidir: ABD, birincisi Türkiye-Rusya işbirliğinin gelişmesini, ikincisi Türkiye-Rusya-İran’ın Astana Platformu’nun kurumsallaşmasını, üçüncüsü de Türkiye ile Suriye’nin normalleşmesini engellemeye çalışmaktadır.

Bu üç ilişkinin engellenmesi, ABD’nin yukarıda belirttiğimiz iki maddelik politika temelinin gerçekleşmesi içindir. Yani Türkiye’nin, “bazı kritik meselelerde ABD’yle aynı safta olmasının sağlanması” içindir. Şöyle ki…

ABD açısından Türkiye-Rusya işbirliğinin gelişmesi Ukrayna ve Karadeniz stratejisinin, Türkiye-Rusya-İran işbirliğinin kurumsallaşması Ortadoğu, Kafkasya Orta Asya hattındaki planlarının, Türkiye-Suriye normalleşmesi de PYD devleti hedefinin önündeki kritik engeldir.

İşte ABD bu nedenle bu üç ilişkiyi bozmaya odaklanan politik sabotajlar peşindedir.

ABD’NİN SABOTAJ ALANLARI

ABD, İdlib’i Türkiye-Rusya işbirliğini zayıflatmanın ve Türkiye-Suriye normalleşmesini önlemenin bir yolu olarak kullanmaktadır. Libya’daki tabloyu yine Türkiye-Rusya işbirliğini zayıflatmanın zemini olarak görmektedir. Karadeniz’deki NATO faaliyetlerini ve yine NATO yükümlülükleri üzerinden inşa olan Türkiye-Ukrayna ilişkilerini Türkiye-Rusya işbirliğini sabote edebilecek konular olarak ele almaktadır.

ABD, İsrail üzerinden etkide bulunduğu Azerbaycan konusunu ve Suriye’deki Türk askeri varlığını, Türkiye-İran ilişkilerini hedef almanın malzemesi yapmaya çalışmaktadır.

Çelişki gibi görünebilir: Suriye’deki Türk askeri varlığı bir yönüyle ABD’nin enerji koridorunu kesmenin aracıdır ama Şam karşıtlığına devam ederek Suriye’de Türk askeri bulundurmayı sürdürmek, aynı zamanda İran’la ilişkilere olumsuz yansıyan ve Türkiye-Suriye ilişkilerini tahrip eden bir durumdur. Dahası, ABD açısından da Rus askerini ve İran milislerini dengeleme fırsatı olarak görülebilmektedir. ABD’nin İdlib’de Türkiye’yi desteklemesi bu nedenledir. İdlib merkezli bu askeri tablonun sürmesi, Washington için aynı zamanda Fırat’ın doğusundaki konjonktürün devam edebilmesi demektir.

TÜRKİYE NE YAPMALI?

Bu kısa özet, Türkiye açısından “Ne yapmalı” sorusunun da yanıtlarını barındırıyor:

1. Türkiye, Suriye’yle normalleşmeli, İdlib başta, bulunduğu alanlara Suriye ordusunun egemen olmasının önünü açmalı, terörle mücadelede işbirliği şartlarına dönmeli.

2. Türkiye, Ukrayna ve Karadeniz politikalarını değiştirmeli. ABD’nin planlı-plansız Karadeniz’de NATO tatbikatları yaparak Rusya’yı kışkırtmasına karşı durmalı. “Karadeniz, Karadeniz’e kıyısı olan ülkelerin konusudur” yaklaşımına sıkı sıkıya sarılmalı. Ukrayna ve Gürcistan’ın NATO üyeliğine karşı çıkmalı.

3. Türkiye, Astana Platformu’nun kurumsallaştırılmasına katkı sunmalı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları