Mehmet Ali Güller

ABD ve Rusya mutabakatlarındaki YPG sorunu

28 Ekim 2019 Pazartesi

ABD için Basra’dan Doğu Akdeniz’e uzanan Amerikan Koridoru stratejik bir hedeftir. Washington yönetimi “yenilmeden” bu hedefinden “kesin olarak” vazgeçmez.
ABD, artık hegemonyası inişe geçtiği için bu hedefini bölgeye dayatamamakta, ancak daha geri mevzilerde bu hedefi için tutunmaya çalışmaktadır.
Daha somut söylersek: ABD’nin 30 km. derinlikten YPG’nin çıkmasını kabullenmesi, hegemonyasının inişi nedeniyledir; ancak “kara ordusu” YPG’yi şimdi Suriye’nin petrol bölgesinde görevlendirmesi, geri mevzide tutunma çabasıyla ilgilidir.

Trump’la ateşkes, Putin’le sona erdirme
Trump yönetimi, ekonomiye ağır maliyeti nedeniyle Suriye’den çekilmek istiyor ancak çekilmeyi birbirine bağlı olan şu dört konunun güvencesi çerçevesinde yerine getirmeye çalışıyor: 1) İsrail’in güvenliğini garantiye alarak, 2) PKK/PYD/ YPG kartından vazgeçmeden, 3) İran’ı baskı altında tutmaya çalışarak ve 4) Irak ile Suriye’deki petrol/gaz bölgelerini denetiminde tutarak... İşte Barış Pınarı Harekâtı, Trump ile Erdoğan’ın uzlaştığı bu zeminde başladı ve 2. ile 4. maddelere dokunan boyuta varmadan önce, 120 saatlik bir “ateşkes” ilan edilerek, 480x30 yerine 120x30 kilometrekare alanda bir “cep bölge”de mutabakata varıldı.
Ve yine Barış Pınarı Harekâtı, o 120 saatlik “ateşkesi” takip eden 150 saat sonunda, Rusya’nın YPG’yi 120x30 kilometrekarelik alanın her iki tarafındaki bölgeden çıkarmayı vaat ettiği ikinci bir mutabakatla tamamen sona erdirildi.
Bu iki mutabakatın kazananlarını, kaybedenlerini ve ortaya çıkan siyasi tabloyu önceki yazımızda incelemiştik. Bugün ise her iki mutabakatta var olan YPG sorununa dikkat çekeceğiz ve çözüme işaret edeceğiz.

ABD ve Rusya’nın YPG’ye ortak bakışı
1. Her iki mutabakatta da YPG “terör örgütü” olarak nitelenmiyor.
2. Trump/Pence, Erdoğan’la mutabakatının hedefine, YPG’yi 30 km. derinliğin altında güvenceye almayı koymuştu. Nitekim Trump, “Türkiye Kürtlere ateş açmaması gerektiğini tümüyle anlıyor, yoksa geniş çaplı yaptırımlar uygularım” (25.10.2019) demiş ve AKP’ye yaptırımları kaldırmıştı.
Rusya’yla varılan mutabakatta da YPG aslında dolaylı güvence altında. Putin’in mutabakat sonrası yaptığı basın açıklamasında “Kürtlerin hukukundan” bahsetmesi, “çokuluslu Suriye” gibi federasyona işaret eden nitelemelerde bulunması, “Suriye Kürtleriyle diyalog” mesajı vermesi, o güvenceye işaret etmektedir.
3. Türkiye’nin her iki mutabakat ortağı da, ABD ve Rusya da, kırmızı bültenle aranan YPG komutanı Mazlum Kobani’yi doğrudan muhatap kabul ediyor: ABD Başkanı Trump, Mazlum Kobani’yle doğrudan telefonda görüşüyor ve kendisini “General Kobani” olarak kutluyor! Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu ise Genelkurmay Başkanı Valery Gerasimov ve komutanlarıyla birlikte “General Kobani” ile video konferans yapıyor ve bunu medyaya servis ediyor!

ABD ve Rusya’nın YPG’ye farklı bakışı
Elbette Moskova’nın PYD/YPG’ye yaklaşımı ile Washington’un yaklaşımı aynı değil ve pek çok noktada örtüşmüyor: ABD, Kürtleri Suriye’yi bölmenin ar acı olarak kullanmaya çalışırken Rusya, Kürtleri Suriye’nin bütünlüğü içinde tutmaya çalışıyor. Bu çok önemli ve temelden bir farktır.
Kuşkusuz o bütünlüğün “siyasi birlik” temeli yerine “federasyon” içinde olup olmaması Moskova açısından kırmızı çizgi ya da büyük sorun değil!
Tersine Moskova, ABD’nin kartı olmaktan çıkarılacak bir PYD’nin, Suriye’de federasyon altında kültürel özerkliğini kabul edebileceğine dair işaretler veriyor uzun zamandır...

YPG konusunda Türkiye’nin ortağı kim?
Evet, ABD temel hedefinden vazgeçmiş değil ve geri bir mevzide tutunmaya çalışıyor: Pentagon YPG’yi Suriye’deki petrol bölgesinin bekçisi ve İran’ı Irak-Suriye sınırında tutacak bir sınır muhafızı olarak elde tutmaya çalışıyor.
Türkiye, ABD’nin son tahlilde Suriye’yi bölme hedefini koruyacak bir şekilde YPG’yi petrol bekçisi olarak kullanma amacıyla Rusya’nın YPG’yi Suriye’nin bütünlüğü içinde ama federasyona razı olarak kabul etme politikası arasında sıkışmak zorunda değil!
Türkiye’nin YPG konusunda yegâne ortağı Suriye’dir: Şam yönetimi Barış Pınarı Harekâtı’ndan önce, 16 Eylül 2019’da YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu SDG’yi “terör ögütü” ilan etti ve bir mektupla BM’ye şikâyet etti.
Tek başına bu gerçek bile Ankara ile Şam’ın işbirliği yapması gerektiğini ortaya koymaktadır!
Kürtleri bir terör örgütüne asker olmaktan çıkarıp ülkeye yurttaş yapacak olan çözüm de, Kürtleri ABD’nin kara ordusu ve petrol bekçisi olmaktan kurtaracak çözüm de Ankara-Şam işbirliğinden geçer!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları