Her ne hikmetse, yılllardır konuşulduğu halde bir Atatürk filmi bir de İstanbul filmi bir türlü çekilmez.

Kendimiz çekmiyoruz, ama gelen yabancı sinemacılardan umudumuz var hâlâ.

Spielberg’i de yakalasak, Woody Allen’i de bulsak hemen bu konu gündeme geliyor.

Bu konuda çeşitli rivayetler de dolaşıyor. Kimi ülkelerin kültür müdürlükleri bazı kentleri öne çıkartan filmlerin parasını ödüyormuş türünden...

Neyse ki gelenler, “Kendi filminizi niye kendiniz çekmiyorsunuz?” diye sormuyorlar...

***

Ama ille Amerikan sinemasına bir Türkiye filmi yaptıracağız, yaptıramazsak burada film çektireceğiz, bizim oyunculardan da içine bir iki kişi koyacağız.

Bu yıl iki tane böyle film çekildi İstanbul’da...

Biri “Taken 2” adlı film.

Öteki de şu sıralar gösterimde bulunan yeni James Bond filmi.

Bu filmler çekilirken de epeyce haber oldu.

Oyuncular her ne kadar basına pek yüz vermedilerse de çekimler izlendi, bunun bizim için büyük reklam olacağı konusunda demeçler verildi, yazılar yazıldı.

***

Filmleri izleyenler en azından tanıtım açısından pek umduklarını bulamadılar.

“Taken 2”de Türkiye tamamen eski anlayışla oryantalist bir tarzda işleniyor. Bir Arap ülkesi havasında.

James Bond’da seyirciler en çok, İstanbul’un doğru dürüst bir görüntüsünün bile olmayışına şaşırmışlar.

Senaryonun ve yönetmenin filmin genel yapısı içinde plato olarak kullandıkları kentlerin reklamını yapmak gibi bir dertleri yok. Ya onlara egzantrik geldiği için ya da ucuz buldukları için farklı ülkelerde çekim yapıyorlar.

Bu türden saçmalıklara biz kendi kendimizi inandırıyoruz.

Paris, Londra, New York, Barselona gibi kentler üzerine çok film çekildi, ama bu kentlerin zaten film sayesinde turist çekmek gibi bir dertleri yok.

Yabancıların gelip İstanbul’u, Türkiye’yi bizim istediğimiz gibi çekmesi de boş bir beklenti.

O nedenle de önce böyle bir beklentiye girip sonra hayal kırıklığı yaşıyoruz.