\n\n\n

Son yıllarda her işimiz hallolduğu için sağlıklı yemeğe sardık biliyorsunuz.

Televizyonlarda sabahtan akşama ne yiyelim, nasıl yiyelim, kiraz sapını kaç taşım kaynatalım, yaban mersinini saat kaçta yiyelim türünden programlar yapılıyor.

Gazeteler, dergiler sağlıklı yaşam için neler yememiz lazım bunu anlatıyor.

Hemen hemen herkes bu konuda az çok uzman olmuş durumda.

Hangi yemeğin neresinden elli kalori kesilir, sabah kahvaltıda ne yersek uzun yaşarız gibi konular artık sıradan konuşmalara dönmüş durumda.

Memlekette her şey harika olduğundan artık organik meyveler nasıl tüketilir, GDO’lu ürünler nasıl engellenir bunlarla meşgulüz.

Ben kendimi bildim bileli gazetelerde şöyle haberler yer alır: “Amerikalı bilim adamları açıkladı: Günde bir enginar karaciğeri kurtarıyor.”

“Domates yiyin kansere yakalanmayın...”

“Mercimek her derde devaymış....”

***

Bizim çocukluğumuzda bu haberlerle dalga geçtiğimiz gibi, “gelelim fasulyenin faydalarına...”

Bilim dünyasının yaptığı çeşitli araştırmalar, ayrıntılarına pek fazla bakılmadan gazetelerde yer alır.

Bu araştırmaların sonuçlarından biraz da işimize gelen, herkesin keyfini yerine getirecek haberler çıkınca fazla sorgulanmadan yayımlanır.

Bir zamanlar örneğin yumurta kolesterol bombasıydı.

Herkes korkudan yumurta yemez olmuştu.

Sonra kalp doktorları çıktı, yumurtadan iyisi yoktur, her gün bir tane yiyin demeye başladı.

Son olarak Kanada’da yapılan bir araştırmanın sonuçları geçen gün gazetelerde yayınlamdı. Başlık şöyle: “Yumurta sarısı, sigaradan beter!”

***

Bu programları, doktorların, birtakım araştırmacıların anlattıklarını izleyip dinleyenler, bunları ciddiye alanlar için hayat iyice zorlaşmış durumda.

Kimine göre günde en az altı, yedi öğün atıştırmanız lazım. Kimine göre, iki öğün yeterli.

Eğer her söyleneni yapmaya kalkışsanız, iki asistan tutsanız her gün ne yiyeceğinizi yine bilemezsiniz. Kuşburnundan somona, yaban turbundan ısırgan otuna, hindibadan kiraz sapına kadar yüz çeşit bitkiyi son derece bilimsel biçimde tüketmeniz gerekiyor.

Bunun yanında günde kaç ceviz ve fındık yiyeceksiniz, kuru kayısının hangi türünü haftada kaç kere tüketeceksiniz, yoğurdu neyle karıştıracaksınız, kuşkonmazı nasıl pişireceksiniz gibi ayrıntılara girerseniz işi gücü bırakıp yalnızca yemek konusuyla uğraşmanız gerekir.

Benim bildiğim şu ki, bütün bu sağlıklı yaşam reçetelerinin sonunda huzur içinde bir şey yeme şansımız kalmadı. İnsan şöyle deniz kenarında oturup güzel bir balık bile yerken acaba hangi denizden çıktı, içinde civa var mı, kabuğunu soymak lazım mı diye düşünmekten lokması boğazına diziliyor.

\n\n