Görev, ihtiyat, sürpriz

18 Mayıs 2018 Cuma

Saadet Partisi Genel Merkezi, AVM’lere benzeyen akıllı binalarında konuşlanmış yeni dönem parti merkezlerine hiç benzemiyor. Parti binası, mobilyalar ve karşılaşılan kalabalığın yaş ortalaması, çalışanların beden dili biraz sıcak, biraz daha espirili ve hayli sakin eski siyaset günlerinin nostaljisini hissettiriyor. Ama karşılaşılan hava, öyle bir görüntü verse de eskiyi, eskimişi, kapanmış / bitmiş olanı düşündürmüyor. Bu yüzden, SP Genel Başkanı ve cumhurbaşkanı adayı Temel Karamollaoğlu, sorduğum “AKP ayrılırken ‘yenilikçiler’ ismini kullanmıştı, şimdi baktığınızda, AKP mi siz mi daha yenilikçi görünüyorsunuz” sorusuna, Erbakan’ı hatırlatarak cevap verdi. Karamollaoğlu’na göre Erbakan siyaset sahnesine ilk çıkışında da yenilikçiydi ve özellikle 70’li yıllarda CHP ile kurduğu koalisyonla yumuşamayı sağlayarak Türkiye’ye büyük bir hizmet yaptığı gibi, o dönemde çok önemli adımlar da atılabilmişti. Bu çerçeveden Karamollaoğlu, muhalefetin şimdiki birlikteliğine de aynı biçimde bir önem atfediyor: “Bu gidişatın durdurulması gerekiyor.”
 
Risklerin farkında
Çatı aday girişiminden ittifak görüşmelerine kadar, muhalefetin ön hazırlık sürecinin yıldızlarından olan ve büyük bir popülarite yakalayan Temel Karamollaoğlu, kampanyasını daha sakin kurguladığını anlatıyor. “Benim mizacım, öyle meydanları sallayacak gürültücü bir siyasetçi tarzına uygun değil” diyor. Ancak anlattıklarında, üslup meselesinden ayrı olarak bazı rasyonel gerekçelerin de bu tercihte etkili olduğunun işaretlerini veriyor. AKP tabanındaki “endişeli ama suskun” olarak tarif ettiği potansiyelin desteğini alabilmek için daha dikkatli olmak gerektiğinin farkında olarak daha ihtiyatlı bir dil tutturmaya çalışıyor. Karmaşanın, gerilimin içinde sakinliğin daha fazla şey söylemek için isabetli ve tartışmaları ülkenin genel meseleleri başlığında tutmanın daha etkili olacağını düşünüyor. AKP’yi “mağduriyetle güç kazanıp mağduriyet yaratmakla” suçlarken yeni mağduriyet imkânları vermemenin, yaratılan mağduriyetleri vurgulamak kadar önemli olduğunu düşünüyor. “Başka çevrelerden” gelen ilgiyi de, kendi tabanından gelen soru işaretlerini de, ittifakın kazancı kadar risklerini de dikkate almaya çalışıyor.
 
Zaman vurgusu
Karamollaoğlu, seçimle ilgili beklentisi konusundaki sorulara iyimser cevaplar vermekle birlikte, seçimin aşırı erken oluşunun yarattığı dezavantaja da değinmekten geri durmuyor: “Büyük ölçüde bize yönelecek dipten gelen bir dalga vardı. Biraz daha zaman olsaydı bu dalga çok daha güçlü hale gelecekti” diyor. Ancak yine de örnek verdiği 1946, 1989, 2002 seçimleri gibi öngörülemeyen sürprizler beklediğini, “endişeli ama suskun olan seçmenin” 24 Haziran’da şaşırtıcı bir sonuç yaratabileceğini söylüyor. Partinin deneyimli isimlerinden de, alınacak sonuca ilişkin yüksek iddialardan çok, aşırı ihtiyatlı temenniler duyuluyor. Bir saati aşkın söyleşiden edindiğim izlenim, Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu’nun, “ülkeyi felakete doğru götüren bu gidişatın durdurulması” konusundaki görevi önemsediği, ancak bu görev için yaratılabilecek potansiyeli riske atmaktan kaçınmanın daha öne çıktığı. Saadet Partisi ve Temel Karamollaoğlu’nun, iddialar kadar, tarzların da farklılaştığı seçim sürecinde, önemli bir renk olacağı anlaşılıyor. 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları