24 Haziran’ın hedefi İyi Parti

19 Nisan 2018 Perşembe

Beklendiği gibi Bahçeli’nin hamlesi sonuç verdi; Türkiye erken, hatta acil seçime gidiyor. Aksi iddialara rağmen, seçim gündeminin hep sıcak kalması “baskın seçim” olasılığını da gündemde tutuyordu ama pek saklama gereği duyulmaksızın bir siyasi mühendislik faaliyetine dönüşen böylesi bir baskın akıllara gelmemişti. 24 Haziran tarihi artık gayri resmi olarak ilan edildiğine göre, bu erkenliğin gerekleri ve ortaya çıkaracağı sonuçlara birkaç başlık altında bakalım:
İktidar kendi sıkışmışlığını, muhalefetin çaresizliğine çevirmek istiyor: Ekonomide, dış politikada, eğitim-sağlık gibi kritik hizmet alanlarında hissedilir hale gelen kötüye gidiş terse çevrilemiyor ve bu rahatsızlığın oy desteğine yansıması durdurulamıyordu. Zaman açık biçimde aleyhe işliyor, Afrin, teşvik paketi gibi dopinglerin de fazla çare olamayacağı görülüyordu. Buna karşılık, “cumhur ittifakı” sonrasında muhalefette yavaş ama kararlı bir toparlanmanın işaretleri görülmeye başlandı. İktidar, çapraz hareket eden bu iki eğrinin mümkün olan en yakın zamandaki kesişme noktasının kendisi için daha avantajlı olacağını değerlendirdi.
Seçimin aşırı erkene çekilmesi, hem rahatsızlık işaretlerinin hem de zamanla oluşacak oy değişimine ilişkin beklentilerin negatif olduğunu gösteriyor. Üstelik, önemli bir muhalefet potansiyeli barındıran İyi Parti’nin açıkça seçim dışına itilmesini hedefleyen bir tarihin seçilmiş olması, böyle bir hamlenin yaratacağı tepkinin de göze alındığını gösteriyor. Bu reaksiyonun göze alınmasının nedeni, 16 Nisan referandumu sonrasındaki tepkisizliğe güvenden olabileceği gibi, ortaya çıkacak sonuçtan duyulan endişenin büyüklüğüyle de ilgili olabilir. Ama böylesi “kör kör parmağım gözüne” bir hamlenin beklenmedik sonuçları da olacaktır.
Seçimin bu kadar erkene alınması, ortak hedef oluşturma, bu hedefin olabilirliğini ve yöntemini anlatma konusunda muhalefeti çok sıkıştıracak. Birlikte davranmanın ilkelerini ve birliktelik zemini kuramamış muhalefet, mevcut durumu korumak gibi kolay anlatılır bir hedefi olan 16 Nisan’a göre çok daha dezavantajlı. Çünkü, bir restorasyon programı ortaya koymak için, Meclis çoğunluğunu da alabilecek aritmetik iddiayı ve restorasyon aşamalarını göstermek zorunda. İktidar, HDP’nin yalnızlaştırılması meselesi çözülemeden, İyi Parti’yi de denklemden düşürerek muhalefeti zorluyor.
İyi Parti’den ilk tepkiyi Meral Akşener verdi. Akşener, gerekirse 100 bin bağımsız imza toplayarak aday olabileceğini söyledi. Bütün stratejisini Akşener’in cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunun adayı olması üzerine kuran İyi Parti açısından bu formül, sıkıntıları gidermeye yetmeyecek. Çünkü, ilk siyasi sınavına çıkacak bir siyasi hareket için bu, ölü doğum anlamına da gelebilir. İyi Parti’nin milletvekilliği seçimlerindeki performansını düşürecek bir sonuç, muhalefetin genel etkinliği açısından da ciddi bir sorun yaratır. Elbette, seçime girme hakkı bulunan Saadet Partisi’nin “taşıyıcı parti”, CHP’nin “şemsiye parti” olma seçenekleri masada olacak.
Seçim yasalarında yapılan son dakika değişikliklerinin bile bu seçimde uygulanabilmesinin yolunu açmış olan iktidar, hâlâ elinde tuttuğu değişiklik kartlarıyla da, muhalefetin hamle alanlarını tıkamaya, zamanlarını çalmaya yönelecek gibi görünüyor. Şimdiye kadar gösterilen performans, bu konuda centilmenlik gözetilmeyeceğini kanıtlıyor. Ancak, bu seçim yapılmadan sonucu kabul ettirme, mindere çıkmadan pes ettirme hamleleri beklenmedik bir tepkiyi de harekete geçirebilir.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Eyvallah 10 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları