Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Uzun Bıçaklar Gecesi*
Hani insan daha önce hiç darbe yaşamasa, darbenin böyle ortaoyunu gibi bir şey olduğuna inanabilir. Bir yanda devlet televizyonlarından darbecilerin bildirileri okunuyor, bir yandan Doğan Medya’nın CNN Türk’üne Cumhurbaşkanı telefonla bağlanıyor ve halkı sokağa çağırıyor. Bir yandan alçaktan uçan jetlerin gürültüsü geliyor, bir yanda bombalar patlıyor. Ve birden sokaklar Allahüekber nidalarıyla, ellerinde Türk bayrakları ve sopalarla yürüyen insanlarla doluyor. Öfkeliler, hiçbir darbede sokağa adımını atmamış bu kalabalık, şimdi demokrasi havarisi kesilmiş durumda! Kısa zaman önce, “en büyük asker bizim asker!” çığlıkları arasında Güneydoğu’ya, ölüme gönderdikleri askerleri, teslim oldukları halde linç ediyorlar.
Bu gözü dönmüş, öfkeli kalabalığın demokrasiyle hiçbir derdi yok! Onlar camilerden yükselen çağrıya göre hareket ediyorlar ve birden bu çağrı (her darbede olduğu gibi) solculara, Alevilere, Kürtlere ve dahi Suriyelilere yönelebilir. Tarih bize göstermiştir ki, sokaklara çıkan ırkçı ve aşırı milliyetçi gruplar kolay kolay yatışmaz! Göreceksiniz, darbe mi, darbe girişimi mi, kalkışma mı olduğu belli olmayan bu fazlasıyla hazin bir ortaoyununa benzeyen olay, gelip eninde sonunda bu ülkede gerçekten demokrasi, barış ve eşitlik isteyenleri vuracaktır!
Ya Allah Bismillah diye yola çıkan grubu bir yana bırakıp, işinde gücünde olmaya çalışan, insanların neler düşündüklerini merak ediyorum. Önce kendi mahallemden başlamam gerek. Yan tarafımdaki inşaatın işçileri birer ikişer gelmeye başladılar. Ellerinde en ucuz börek, kıyması yok, kıyafetlerini değiştirip baretlerini taktılar. Bir süredir tanış olduk. Sabah sabah beni karşılarında görünce şaşırdılar. Doğrudan konuya girdim. İçlerinde en yaşlı olanı, “Arkadaş ben o kadar yorgundum ki, deliksiz uyumuşum, ne darbe gördüm, ne işittim” diye söze başladı. Daha genç olanlar sanal ortamda olup biteni izlemişlerdi. Biri hayretle “Cumhurbaşkanı’nın oturduğu yeri bombalamışlar”dedi. Öteki açık konuştu: “Vallahi ben korktum. Neden mi? Ben ne zaman Allahüekber diye sokağa çıkanları görsem korkarım. Benim ailem Maraş’tan göç etti, ben
o zamanlar çocuktum, annem biz iki kardeşi yorganların durduğu sandığa saklamıştı.” Onun bu kadar açık konuşması ötekileri de cesaretlendirdi. Biri “Vallahi abla” dedi, “annem evden çıkarken sık sık tembihledi ‘bugün sakın hiçbir yerde arkadaşın da olsa Kürtçe konuşma’ diye. Annemi anlıyorum, çok çekmiş ama benim de bugün ağzımdan Kürtçe çıkmaz. Oysa biz burada epeyce çoğuz ve genelde aramızda espri yapacaksak Kürtçe konuşuruz.”
Yola çıktım ya, biraz daha ilerleyip birkaç kahvede daha konaklamaya karar verdim. Kahveler henüz tenha ama televizyonlar sonuna kadar açık. Erkenci birkaç müşteri, sürekli televizyona bakıp konuşuyorlar. Televizyonda TRT’yi işgal eden askerlerin polis tarafından binadan nasıl çıkarıldıklarına tanıklık ediyoruz. Orta yaşlı bir kadın, “Yazık bu ülkeye” diye lafa giriyor, “ilk kez askerle polis karşı karşıya geldi. Birbirlerine düşman gibi davranıyorlar, ülke elden gitti gider.” Diğerleri onun bu sözlerini başlarıyla onaylıyorlar. “Ülke gitti gider!”
Hemen bir başka kahveye geçip kendime sevdiğim poğaçalardan alıyorum. Hesabı öderken şaşırıyorum, kasadaki adam “Uykusuzluktan,” diyor, “hepimiz uykusuzuz!..” Bu kahvede her zaman sohbet ettiğim bir garson kız var. Mühendislik okumuş ama şimdi kahvenin yöneticisi konumunda. Muhafazakâr bir ailede yetişmiş, her daim başına çok renkli eşarplar örten bir kız. Hemen sohbete başlıyoruz, ona “Sen bu darbe işini nasıl görüyorsun” diye soruyorum, o çok net bir yanıt veriyor: “Vallahi biri gider biri gelir ama benim kazancımda hiçbir değişiklik olmaz. Ben bunu bilir bunu söylerim.”
Yeni bir kahveye geçeceğim ama yerim dolmuş. İşçiler işe başlamış, esnaf dükkânını açmış, bana da eve gidip televizyonun başına geçmek düşüyor. Ne öğreneceksem?
Not: *Uzun Bıçaklar Gecesi. 1934 yılının 30 Haziran’ını 1 Temmuz’a bağlayan gece, Hitler’in siyasal rakiplerini yok etmek için yaptığı tasfiyenin operasyonu. Sonuçta 100 kişi ölmüş, binlerce kişi tutuklanmıştır. Bu olaydan sonra Hitler Alman halkına “Yüce yargıç” olarak hitap etmeye başlamıştır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- Kan donduran 'taciz' iddiası
- Muharrem İnce’den sert yanıt!
- Ankara’da konuşulan iddianame
- Oktay Kaynarca’dan ‘Selahattin Demirtaş’ açıklaması
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi
- Erdoğan'dan RTÜK'e 'hızla tedbir' talimatı
- ORC'den çarpıcı 'Karadeniz' anketi
- 'Tweet bu kadar, gerizekalı!'