Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Teşekkürler Hayat, Bunu da Gördüm!

07 Temmuz 2013 Pazar

Ben İstanbul’da Bağdat Caddesi’ne yakın oturuyorum. “Cadde” namıyla ünlü bu mekân, en lüks markaların ve acayip pahalı kafelerin bulunduğu, hava basmaya çıkanların en marka çantalarla ve arabalarla boy gösterdiği, gençlerin deyimiyle “tikilerin” yani şairin dediği gibi, “bir elinde cımbız, bir elinde ayna, umurunda mı dünya?” dizesine pek uygun kişilerin pek bol olduğu bir garip cumhuriyettir. Bu Cadde, Gezi olayları sırasında, her gece tıklım tıklım doluydu ve insanlar hep bir ağızdan haykırıyorlardı: “Hükümet istifa!”
Ama bir gece vardı ki, o gece olanları gözyaşları içinde izledim. Ethem Sarısülük’ü öldüren polis, serbest bırakılmıştı ve Cadde o gece, bunu protesto etmek ve bir işçinin ölümünü kutsamak için sakin bir sessizlik halinde yürüyordu. Cadde’yi dolduranların büyük kısmı beyaz yakalı dediğimiz kesimdendi ve belki de ilk kez bir kol işçisinin ölümünü protesto ediyorlardı. Sonunda beyaz yakalılar, yerlerinin emekten yana olduğunu en can alıcı biçimde kavramışlar, haykırıyorlardı: “Ethem Sarısülükler bizimdir!”
Tüm sol partilerin, muhalefetin yıllardır özlediği bir görüntüydü bu. Yığınla teorik bilgiyi bir tek kare tüm açıklığıyla anlatıyordu.
Bitmedi, gençler Şişli’de yürüyor. Ellerindeki pankartlarda (bu ellerinde pankartlar sözcüğü bugün nerede geçse benim aklıma, 68 olaylarının başlamasına neden olan
Vedat Demircioğlu’nun polis tarafından öldürülmesi ve Ruhi Su üstadın bu olayı anlatan destanı geliyor, “ellerinde pankartlar özgürlük diyorlardı, belki siz de gördünüz, gencecik çocuklardı...” ) “Her yer Lice, her yer Taksim!” “Diren Lice!” yazıyor. Sanki bir büyülü sözcük ülkenin her yanını birleştiriyor. Bu sözcüğün adı: Direniş! Lice, Taksim fark etmiyor ve Lice’den yanıt geliyor. “Diren Taksim!”
Ve LGBT, (Lezbiyen, Gay, Biseksüel, Transseksüel) örgütü gökkuşağı bayrağı altında yürüyor. Gezi olayları sırasında pek çok insan, garipsedikleri ve hatta cinsel tercihlerinden ötürü aşağıladıkları bu grupların nasıl direnişçi ve sözünün eri insanlar olduklarını gördüler, söylemler değişti. Bir öğrencim, Gezi olayları sırasında sırf bu nedenle beni aradı, teşekkür etti. “İlk derste bize şöyle söylemiştiniz: İnsana ait hiçbir şey sizlere yabancı olmamalıdır ve asla insanları din, ırk ve cinsel tercihlerinden ötürü aşağılamamanız gerekir. Bu ne kadar da doğruymuş, şimdi bir eşcinsel arkadaşım var ve ona sapına kadar güveniyorum!”
Mahallecek Talcidli su hazırlamamızı da unutmamak gerek. Gezi olaylarının ikinci günü, mahallemizin eczacısı, Talcid’in biber gazına karşı kullanıldığını öğrenmiş, ne olur ne olmaz diye, (olur ya, ecza depolarından Talcid’i toplarlar) tam üç koli sıvı Talcid ısmarlamış, biz mahalle kadınları da toplanıp silah yapmaya başlıyoruz. Herkes küçük bir şişe suyunun yarısına kadar içiyor ardından şişeye Talcid doldurup çırpmaya başlıyor. Şişeler dizi dizi, mahallenin direnişe giden gençleri, gelip birer ikişer şişelerini alıyorlar. Hadi yolunuz açık olsun!
Ve şimdi karşınızda filmlerindeki fantastik sahnelerle ünlenen film yönetmeni
Fellini’ye şapka çıkartacak bir olay. Efendim ben Urla Sokak Tiyatrosu Festivali’ndeyim ve o gün Mustafa Kemal Atatürk’ün Urla’ya gelişinin 87. yıldönümü. Merkezdeki bir kahvede yazı yazıyorum. Birden başımı kaldırdım, karşımda Mustafa Kemal, bana bakıyor. Birden şaşırıyorum, yazıya dönüp tekrar başımı kaldırıyorum, evet Mustafa Kemal orada duruyor ve serinlikte kahvesini içiyor. Bu ne haldir, diye sağa sola soruyorum, meğer İzmirli Atatürk’e çok benzeyen bir yurttaş beş yıl önce bu benzerliği paraya çevirmeye karar vermiş. O günden beri de Ege bölgesinde, nerede bir kurtuluş yıldönümü, nerede Atatürk’le ilgili bir eylem var, bu zat arz-ı endam ediyor ve şöyle bir Cumhuriyet caddelerinden yürüyüp geri geliyormuş. Sonra da genellikle CHP’li olan belediyelerden parasını alıyormuş.
Gerçekten bu olay beni aştı. Bu ne iştir? Parasını veren herkesin yürüteceği bir Atatürk! Dehşet içindeyim. Yapmayın etmeyin,
Mustafa Kemal’i bu kadar ucuzlatmayın.
Not: 2 Temmuz Salı günkü yazımda, Yavuz Top, Yavuz Bingöl olacaktı. Düzeltir, özür dilerim.

\n\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları