Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Siyah Kuğu Beyaz’a dönerken!

09 Temmuz 2017 Pazar

Siz bu satırları okurken, ben yürüyüşte olacağım. Dünyamız “Siyah Kuğu” zamanından Beyaz Kuğu zamanına geçmek için acılar içinde ama var gücüyle direniyor. Her yerde yürüyüşler, kitlesel protesto eylemleri artık sürdürülemez olan vahşi kapitalist sistemi sarsmaya başladı. Bildiğimiz kadim bilgiler Siyah Kuğu’nun Beyaz Kuğu’ya geçmesini açıklayamıyor. Örneğin artık geçmişte tanımlanan “işçi sınıfı” yok. Teknolojinin inanılmaz hızı, yepyeni bir işçi sınıfı oluşturdu. Artık kapitalizmin yeni köleleri onlar. Asıl isyan onlardan geliyor, örneğin Hamburg’da on binlerce insan, çalışan, işsiz kapitalizmin uşaklarını protesto ediyorlar. Oralarda yapılan bir eylemin videosunu izledim. Yüzlerce kişi kendilerini kül çuvalına sokup birer zombi haline dönüştürmüşler. Kentin sokaklarında zombiler yürüyor. O zombiler tıpkı George Orwell’in “1984” kitabındaki gibi sabit bir noktaya bakarak yürüyorlar. Neşe, aşk, sevgi, cesaret, özveri, vicdan onları terk etmiş, yaşayan ölü onlar. Yürüyorlar ve birdenbire biri soyunmaya başlıyor, sonra öteki, rengârenk tişörtleriyle, rengârenk donlarıyla kalıveriyorlar ve içlerindeki ölü, bir çığlık atarak uyanıyor, birbirlerine dokunmaya başlıyorlar ve usul usul özgürleşiyorlar.
Bu arada Siyah Kuğu’yu Beyaz Kuğu’ya çeviren bir olay da İngiltere’nin Londra kentinde oldu. İngiltere’de insanlar kaynaşsın diye kentlerin zengin semtlerindeki devlete ait bazı apartmanlar göçmenlere ve işsizlere az bir parayla verilir. Nasıl bir kaynaşma olur bilmiyorum ama bu zengin semtlerdeki apartmanlardan birinde yangın çıktı. Ve kapitalizmin sefaletini bütün dünya gördü. O apartmanın yüksek katlarına itfaiye ulaşamadı, merdivenler çöktü ve göz göre göre 79 kişi öldü. Ardından eşitlik ve demokrasinin beşiği kabul edilen, anayasası bile olmayan İngiltere’de inanılmaz bir tartışma başladı. Muhafazakâr yönetimin konut politikasına getirdiği, zenginlerin zenginliğini katlayan uygulamalar bıçak altına yatırıldı ve sonuç, artık hükümet, İşçi Partisi’nin. Latin Amerika’da ise kitlesel politikalar hükümetleri sarsmaya devam ediyor. Şimdi gelelim bizim büyük yürüyüşümüze. Okuduklarımdan ne iktidar ne de yürüyüşü başlatan muhalefet partisi yürüyüşün böyle büyüyeceğini, her kesimden insanı kucaklayacağını düşünüyorlardı. Ama işte Siyah Kuğu Beyaz Kuğu’ya dönerken böyle hiç beklenmedik olaylar oluyor. Her kim ki, herhangi bir zamanda haksızlığa uğramışsa; her kim ki, çocuklarını, torunlarını haksızlığın olmadığı bir dünyada büyütmek istiyorsa; her kim ki, bir gece yarısı evine girilip çocuğu vurulmuşsa; her kim ki, annesinin sokakta kalan ölüsünü köpekler yemesin diye iki metre ötede gece gündüz nöbet tutmuşsa; her kim ki, oy verdiği siyasiler içerideyse; her kim ki, oyunu yasaklanmış, işi elinden alınmışsa yürüyor işte. Ve bu yürüyüş bir turnusol kâğıdı gibi. Akla karayı derin bir sınırla ayırıyor. Ve bildiğimiz kadim bilgilerin tek tek sorgulanıp yeni yollar bulunması gerektiğini fark ediyoruz.
Yürüyüşü küçümseyenlere, kendi ideolojik bağnazlıklarına sımsıkı sarılanlara şimdi bir diyeceğim var. Kim Ocak 1991’deki Büyük Madenci Yürüyüşü’nü unutabilir. Özal iktidarını epeyce yıpratmış ve kısa bir süre sonra Özal hükümeti iktidarı bırakmak zorunda kalıyor. Öyle birkaç yürüyüş daha var. Örneğin sinemacıların Ankara Yürüyüşü. Demek ki, devrim yapılmasa da her büyük yürüyüşün toplumda bir yansıması oluyor. Olmak zorunda. Doğrusu ben, en hürmet ettiğim Kürt siyasetçi Ahmet Türk’ün Kılıçdaroğlu’yla yan yana yürüdüğünü gördüğümde, gerçekten yepyeni bir Türkiye umut etmeye başladım. Neden olmasın, tamam bu iktidar Türkiye’ye inanılmayacak kadar zarar vermiştir. Eğitim tamamen şeriat düzenine sürüklenmiştir, işçilerin tatili kaldırılarak tam bir köleliğe geçilmiştir, ırkçılık ve şiddet alıp başını gitmiştir, rüşvet ve adam kayırma ayyuka çıkmıştır, fikir hürriyeti kalmamıştır ama burası Anadolu’dur ve Anadolu nice kendini ölümsüz sanan tiranlığın yıkılıp gitmesine tanık olmuştur. Biz yeniden ayağa kalkabiliriz, içimizdeki öfke ve adaleti arama isteği tıpkı Diyojen’in feneri gibi bizi aydınlığa çıkarabilir. Bir Beyaz Kuğu zamanı yaşayabiliriz. Öyleyse kim ki, ayağı sağlam ve yüreği kararmamışsa hadi yürüyüşe! Merak etmeyin bu yürüyüş bitmez. Bir kere başladı.
Not: Bütün dünyada bu zamanın bir Siyah Kuğu zamanı olduğu ve bilinen tüm bilgilerin yeniden gözden geçirilmesi gerekirliliği tartışılıyor.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları