Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sen de Anlat!

17 Şubat 2015 Salı

Kadınlığın Acılı Tarihi, Edvard Munch.

Dün her zaman gittiğim kahveye gittim. Canım sıkkın; Özgecan’ın tabutunu taşıyan kadınların söylediği bir söz aklımdan hiç gitmiyor: “Bırakın onu biz taşıyalım, başka bir erkek eli daha ona değmesin!” Bu nasıl bir isyan! Ülkemin bütün erkeklerinin bu sözleri en az günde bir kez düşünüp, ağırlığı altında ezilmesi gerek!
Canım sıkkın ya, masalardan soru soranlar oluyor; herkesin konusu Özgecan’ın ölümü. Canım yanıt bile vermek istemiyor. Tam o sırada bir erkek vatandaş “Kız da neden o minibüse binmiş. Acaba daha önceden tanıyor mu” diye bir soru ortaya atmasın mı? Deliriyorum. Bu sorulardan, bu bilinçaltı erkek korumasından bıktım artık! Bir zamanlar ünlü bir erkek sunucu tecavüze uğramış bir kıza şöyle sormuştu: “Canınız yandı mı?” İki soru arasında ne fark var? Bu nasıl bir farkında olarak ya da olmayarak erkek cinsini koruma!
Evet kadın olmak zor! Tecavüze uğrarken, ölürken bile suçlusunuz. Bu erkek zihniyet her zaman bir bahane arayacaktır. Hukuk bile bu erkek zihniyetinin baskısı altındadır. Her zaman bir bahane bulunur. Kadının çantasından çıkan doğum kontrol hapı bile karısını kendisinden boşandığı için öldüren erkek sanık için bir hafifletme sebebidir.
Evet, kadın olmak zor, Türkiye’de kadın olmak daha da zor. Hepimiz ister yazar, ister oyuncu, ister yönetici, ister temizlik işçisi, ister trikotaj işçisi, ister ev hanımı olalım, hayatımızın her döneminde ne yazık ki erkek egemen bu söylemin ve erkek egemen bir zorbalığın mağduru olmuşuzdur.
Ama biz kadınlar, bize yapılan zorbalıktan, tecavüz girişimlerinden, işkencehanelerde bedenimize hoyratça sokulan coplardan, herhangi bir nedenle karakola gittiğimizde polisin iştahlı bakışları altında ifade vermekten söz etmeye utanırız. İnsanlık adına utanırız. Ve bu hazin durumu kendimize saklarız.
Biz de bu erkek söylemden etkilenmişizdir. Genetik kodlarımıza işleyen bir durumdur bu. “Keşke o kadar gülmeseydim, keşke o gün mini etek giymeseydim, keşke o gün tek başıma bara gitmeseydim” diye kendi kendimize egemen erkek söylemi için bahaneler uydururuz.
Bu ikiyüzlüğünün artık çırılçıplak ortaya konması gerek. Bu egemen erkek kültürü sadece cahillikle, cinsel açlıkla açıklanamaz. Bu bir kültürel ortamdır ve bu kültürel ortamda, biz kadınlar her an herhangi bir yerde sürekli tacize uğramaktayız! Bu nedenle özellikle rahatı yerinde denilen kadınların uğradıkları mağduriyetleri açık açık yazmaları bizim için çok değerli. Hepimizin başından böyle olaylar hatta daha fazlası geçmiştir ve ne yazık ki, yasalar bizi koruma altına almış görünseler de uygulayıcıları bu egemen erkek kültürün hâkimleri, polisleri! Çaresiz susarız! Bütün bu travmalarla nasıl yaşıyoruz? Hangi korkularla baş etmeye çalışıyoruz?
Bugün bir taciz olayını da ben anlatıyorum, biliniz ki erkek egemen kültür her yerdedir. 12 Mart darbesi olmuş, pek çok arkadaşım içerde ve para gerek. O zamanlar gencecik bir üniversite öğrencisiyim, bir biçimde para bulmalıyım. Güvendiğim bir öğretim üyesine (prof.) gidip durumu anlatıyorum. O “Bu konuşmaları okulda yapmayalım” diyor ve beni yemeğe davet ediyor. Ben de kabul ediyorum. Yemekte beni güzelce dinleyen kişi, “Tamam durum anlaşıldı, ama para evimde, beraber gideriz, sana parayı veririm, benim de içerdeki gençlere bir katkım olsun” diyor. O kadar çok seviniyorum ki... “Peki”, diyorum ve evin kapısından girer girmez o kişi üstüme atılıyor, giysilerimi parçalamaya başlıyor. Feryat figan adamı itip kapıdan fırlıyorum. Günlerce sersem gibi dolaşıyorum ve bunu kimselere anlatamıyorum. Şimdi altmış yaşımda bunu anlatmaya cesaret ediyorum. Ve bütün kadınları, kadın cinayetleri, tecavüzleri, tacizleri için mücadeleye çağırıyorum! Utanması gereken biz değiliz!..  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları