Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dersim’in kadınları haykırıyor: Barış! Barış! Barış!

05 Eylül 2015 Cumartesi

Tunceli’de yani bölge olarak Dersim’deydim. Kadın Özgürlük Meclisi’nden arkadaşlarla mezraları, yaylaları dolaştık. Yaz başından beri orman yangınlarıyla, bölge insanına uygulanan taciz ateşleriyle gündeme gelen Dersim’de. Sadece ve sadece bir tek nedenle gittik: Hakikati öğrenmek ve sizlere aktarmak için.
1934, 1990 yılları Dersimliler için göç yıllarıdır. Devletin terör nedeniyle boşalttığı köylerinden evlerini, hayvanlarını, kutsal sularını ve kutsal otlarını bırakıp büyük kentlere, yurtdışına gitmek zorunda kaldılar. Ama hiçbiri kutsal ziyaret yerlerini, top atışlarıyla harabeye gören evlerini, çok nadir yetişen otları ve Munzur suyunun söylediği şarkıları unutmadı. 2000’li yıllarda geri dönmeye başladılar. Yıkılan evlerini onardılar, yeniden elma bahçeleri oluşturdular ve ölülerinin mezarlarını (onların istedikleri gibi) evlerin hemen yanına yaptılar. Ve Munzur suyunun şarkılarını yeniden dinlemeye başladılar.
Ama bu anlattıklarım, 7 Haziran’dan önceydi. 7 Haziran’dan sonra Tunceli kentini dört bir yandan kuşatan karakol ve kalekol’lardan (yeni yapılan sur tipi karakol ) hiçbir uyarı yapılmadan taciz atışları başladı ve ardından helikopterler arı kovanlarının bulunduğu, büyük ve küçük baş hayvanların otladığı yaylalara, yanı başında mezarların bulunduğu evlere ateş açtı. Ve muhtarlara tebligatlar gönderilmeye başladı: “Köyleri boşaltın, sorumluluk kabul etmiyoruz!”

Kocamı yalnız bırakmam
Tunceli’ye çok yakın, Hiçik Vadisi’nde Çiçekli köyündeyiz. Köyün girişinde yakılmış yeni bir bina var. Hikâyesi ilginç, köy halkı burada oturan kişinin muhbirlik yaptığını öğrenince evi yakmış, ama muhbir evde olmadığı bir zamanda. “Yazıktır mecbur kalmıştır” demişler. Aynı köyden Fatma Tümen Hanım’ın evine doğru yol alıyoruz. On gün önce bir akşamüzeri, köye karakollardan ateş açılmış ve dört helikopter sürekli köyün çevresinde gezerek köyü resmen taramış. Hiçbir uyarı yapılmadan. O kadar çok taramışlar ki, on gün sonra biz geldiğimizde evin arkasındaki ormana gittik ve on dakika içinde dört kişi yetmiş beş mermi kovanı bulduk. Kovanlar öylece duruyor.
Helikopterler o kadar yakından geçiyorlarmış ki, Fatma Hanım dayanamamış terasa çıkmış ve ellerini iyi yana açıp, helikopter pilotuna bağırmış: “Vur Allah aşkına vur!”

Çiller’i affetmem
Fatma Hanım çok öfkeli ve şöyle anlatıyor: “O Çiller’i hiç affetmem, benim yüz arı kovanıma ateş açtırdı, arılarım öldü, inşallah o ölen arılarımın ruhu onu öbür dünyada rahat bırakmaz! Biz o zaman köyümüzü terk ettik. İzmir’e gittik, adamım muhasebe bilirdi işe girdi, çocuklarımızı büyüttük ama köyün tadı hep damağımızdaydı. Sonra kocam ölünce vasiyet etmiş, burada bir mezar yaptım. Sonra da eşimin yanında yaşayayım diye kredi çekip bir ev yaptırmak istedim. Ama işte koymadılar, bombardıman yapıldığında işçiler damda çalışıyorlardı, kendilerini aşağı attılar, şimdi de gelmiyorlar, her şey yarım kaldı. Karşı köyde kardeşim var, bombardımanı görünce telefonlar da kesik, beni öldü sanmışlar, kardeşim kalp krizi geçirmiş.”
Fatma Hanım elinde mermi kovanları Tayyip Erdoğan’a şöyle sesleniyor. “Çiller bizi topraklarımızdan sürdü şimdi sen de bunu yapmak istiyorsun ama yağma yok, kocamın mezarını bırakmam, ölsem de bırakmam.”
Gene bölgedeyiz. Nereye gitsek yanmış meşe ağaçları. Bölge endemik bitki örtüsü açısından çok zengin ama kurşunlardan çıkan kıvılcım her şeyi yakıp geçmiş. Yangınları söndürmeye giden köy halkı, Dersimli gönüllüler, bölgede sadece dört orman işçisinin çalıştığını ve bir zamanlar iş gören arazözün de yandığını söylüyorlar. Ancak belediyenin kepçesi imdatlarına yetişmiş. Ben bunları anlatan insanların yanan ormanlara bakıp ağladıklarını gördüm. Dersim bölgesi sadece insan olarak tenhalaştırılmaya çalışılmıyor, bitki örtüsü de yok ediliyor. Sanki burası başka bir vatan.
Bölgede en çok kadınlar haykırıyor: BARIŞ! Ambarlı köyünden Melek Hanım, 97 yaşında, 1934 yılında iki ağabeyini ve babasını kendi deyimiyle kıyımda yitirmiş ama bastonuna dayanarak tüm Türkiye’ye haykırıyor: “Barış! Barış! Barış!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları