Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Babalar ve Kızları... (28.09.2014)

28 Eylül 2014 Pazar

Bugün sizleri okurum Eylem ve babasıyla baş başa bırakıyorum:
ATATÜRK’ü Okuyan ve Anlamaya Çalışan Sevgili Babam İçin...
40 yaşındayım. Sanırım babamı anlamaya başladım. Onca yıl ona büyük bir öfke duymuştum. “Her şeye karşı” (protest diyebilirim sanırım) olan tavrından ve tutumundan bıkmıştım. Bunu her ortamda ortaya koymasından ve anlamayanlar için üstüne basa basa dile getirmesinden usanmıştım. İtiraf etmeliyim, onun bu duruşundan dolayı ondan utanmaya başlamıştım.
Neden benim de “sıradan/düz bir babam olamıyor sanki” diye düşünüyordum.
O hep “Ben düzene karşıyım, kimsenin uşağı olmadım, olmam; üç kuruşa tamah etmem” der dururdu. Hâlâ da söyler. Ben onu tanıdım tanıyalı böyle, hiç değişmedi. İsmimden nefret ettiğim zamanlar oldu.
Eylem.
Birçok kez sorulara maruz kaldım: “Baban 68 kuşağından mı?” “Eski tüfeklerden mi?”
“Döndü mü o da şimdilerde?” (Küçükken nereye dönmekten bahsettiklerini bilemediğimden gülümsüyordum sadece soru işaretiyle bakan gözlerimle.) Bu sorulardan bezdiğim zamanlar oldu. Dönme meselesinin varlıklı olmakla bağlantısını çözdükten sonra, “Evet döndü, hem de şahane döndü; artık bir sürü evimiz, arabamız, yatımız, katımız, bankada bir dolu paramız var” diyebilmek istedim.
Okuldan gönderdikleri forma, “Babanızın mesleği” kısmına neden “İşçi” yazdığını bir türlü anlayamadım, “O makine mühendisi aslında” diye açıklamak zorunda hissettim hep...
Sanki acizdik ve babam aciz olduğumuzu haykırmak istiyordu.
Çocukça belki ama böyle düşünüyordum... Babamın neden hayali ihracat yapmadığına, neden hırsızlık yapmadığına, neden patronlarının yalakası, uşağı olmadığına, bağladığı işlerden neden kendine düşen payı almadığına bir türlü anlam veremiyordum. Etrafımda bunları yaparak yaşayan aileler güller gibi geçinip giderken biz hep geçim derdiyle mücadele ediyorduk.
Benim özel okulda okuyabilmem için, burs almam gerekmişti. Burs almak için de çok çalışmam... Canım çıktı çalışmaktan, alnımın teriyle aldım burslarımı; üniversitede okurken başladım bir yandan harçlığımı kazanmaya. Ama hep mücadele, hep mücadele... Neden diye sorup durdum kendime sürekli.
Babamsa hep Atatürk’ten, Marx’tan, Nietzsche’den, Seneca’dan...” bahsetti.
Boy boy kitaplarını koydu önüme. “Emek, hak, eşitlik...” dedi.
İlhan Selçuk, Attilâ İlhan, Server Tanilli, Uğur Mumcu, Deniz Gezmiş, Che Guevara, Castro...” dedi.
Bir dolu hikâyeler anlattı, çoğunda gözleri dolarak. Çoğunda ağlayarak.
Ben onu anlayamadım. Anlamayı reddettim.
Hayat akıp geçiyor. Geçen zaman içerisinde ben babam gibi birini görmedim.
Sözünü dolandırmayan, kimseye hoş görünmeye çalışmayan, ne ise o olan, dürüst, samimi, hakikati savunan, hiçbir şeyden korkusu olmayan, aç kalma pahasına ideallerinden vazgeçmeyen, doğru bildiğini sonuna kadar savunan, taraf olan ve hangi tarafta olduğunu haykıran! Ben babam gibi birini görmedim.
Ve bugün 40 yaşında, geldiğim noktada, yaşadıklarım ve gördüklerim, babamdan her zaman duyduğum ve duymaya devam ettiğim kavramlar, artık bir şeyler ifade ediyor. Ne demek istediğini anlıyorum babacığım. Seninle gurur duyuyorum. Babam olduğun için çok mutluyum.
Ve biliyorum ki senin gibiler var olduğu müddetçe başka bir Türkiye mümkün!
Atatürk’ün kurduğu Türkiye Cumhuriyeti, Atatürk’ün çizdiği yolda ilerlemeye devam edecek.
Seni seviyorum babacığım. Ben Eylem Yalın. Akif Yalın’ın kızı olmaktan gurur duyuyorum.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları