Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Artık Dayanamadım!

13 Temmuz 2014 Pazar

“Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla başlıyorum, hamd olsun, Allahımıza hamdolsun, o özünde merhametli işinde merhametli. Rabbimiz, yalnız sana kulluk eder yalnız senden yardım isteriz. Nimet verdiklerinin yoluna, gazaba uğrayanların ve sapanların yoluna değil, doğru yola. Amin...”
Böyle dualı başlangıçları, ilk kez yıllar önce gittiğim İran’da duymuştum. Bütün yöneticiler konuşmalarına başlarken yukarıdaki sözlerin Acemcesini yineliyorlardı. Çok şaşırmamıştım çünkü bulunduğum yerin adı İran İslam Cumhuriyeti’ydi. Yıllar sonra Fatiha suresinin Türkçesiyle seçim bildirgesine başlayan bir cumhurbaşkanı adayımız olacağını düşünemezdim. Oldu. “Ekmek için Ekmeledd i n Bey bu sözlerle seçim bildirgesini açtı.
AKP’ nin önlenemez sürekliliğini dini kullanmasına ve üç beş paket makarna dağıtmasına bağlayan tembel bir zihniyet, en nihayetinde bunu da yaptı. Oysa özellikle CHP’nin bir bilim kurulu var, onlar lütfedip biraz çalışsalar, AKP’nin önlenemez sürekliliğinin başka olgulara bağlı olduğunu göreceklerdi. AKP geniş kitlelere rüyalarının gerçekleşebileceğini gösterdi. Onların da en son model arabalara bineceklerini, onların da Boğaz’a nazır kafelerde su parasına kahve, çay içebileceklerini gösterdi. Onlara bencilliği öğretti. İşveren kesimine inanılmaz kolaylıklar sundu. İşçiyi sömürün sömürün, dedi. Sendikaları açıkça satın aldı. Ve bugün Bağdat Caddesi’nde insanları kızdıran başı örtülü kızların, kadınların yaşamın içine karışmasına olanak sağladı.
Ve yıllarca merkezden uzakta duran dini, merkeze taşıdı. Bütün bunlar varken, bir çatı adayının konuşmasına böyle dualarla başlaması adaya ne sağlayacak? Yani bu sözleri duyan ve AKP’ye oy veren vatandaş koşa koşa çatı adayını mı destekleyecek? Neden, niçin desteklesin?
Oysa aklın yolu birdir, çatı adayı Recep Erdoğan’ın rakibidir. Rakip bütün bu duaları ondan daha iyi biliyor. Öyleyse neden “Sevgili Yurttaşlarım” diye söze başlamıyor. Devam edelim, “Bugün sizlere ey azizler diye hitap etmek istiyorum. Aziz vatandaşlarım!” Bu da nereden çıktı böyle, efendim Ekmeleddin Bey açıklıyor, “Aziz vatandaşlarım ‘ey azizler’ diye hitap ederken ben yabancı bir dilden Frenkçeden tercüme yapıyor değilim. 18. yüzyılın büyük mutasavvufu Erzurumlu İbrahim Hakkı dostlarına bu şekilde seslenirdi. Ey azizler...”
Nasıl bilmiyorsunuz, halk dilinde aziz ve azize Hıristiyan papaz ve rahibeler için kullanılır. Azize Meryem gibi…
CHP’li bir üst düzey yöneticisinin “tanıdıkça seveceksiniz” diye bizlere sunduğu Ekmeleddin Bey, Fatiha suresiyle konuşmasına başlıyor, “Ey azizler” diye devam ediyor. Bu nedir?
Devam edelim, Ekmeleddin Bey, “huzur” getirecekmiş. Kişisel olarak “huzur” sözcüğü benim en sevmediğim sözcüklerin başında gelir. Huzur ancak, yaşlılar evinde geçerlidir, bu denli dinamik olan bir toplumda “huzur” getirmekten söz edemezsiniz. Çünkü “huzur” durağan bir şeydir. Mevcut düzenin devamını yansıtır. Oysa, AKP’nin yıllardır elinde tuttuğu bir sözcüğü ele geçirmek mümkündü. Bu da “değişim” sözcüğüdür. On iki yıldır bu ülkeye giydirilmeye çalışılan “cehalet gömleğini” değiştirmek! Onu paramparça etmek! İçinde bulunduğumuz durum kurtuluş savaşı koşullarında ve siz “huzur” diyorsunuz. Yeter!
Şimdi gelelim seçim sloganına “Ekmek için Ekmeleddin!” İsimden slogan üretmek artık çok demode ve resmen gülünç oluyor. Ama ortada daha vahim bir olgu var. Tayyip Erdoğan’ın tüm dizginleri ben elime alırım iddiası varken, Ekmeleddin İhsanoğlu’nun üst düzey ve anayasadaki tariflenen görevlere uygun bir politika izleyeceği belirtilmişti. Ama şimdi bu sloganla direkt reel politikanın içine daldı. Ve olmadı.
Söylemem şu ki, kim ve kimler Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim politikasını belirliyorsa, oy kazanmak değil oy yitirmek yolunda başarıyla ilerliyorlar. Öte yandan, kendi içlerinden bir aday çıkaramayan CHP’lilere de bir çift sözüm var. Sizler de seçimlerden sonra sütten çıkmış ak kaşık muhabbetine geçmeyin. Ne olduğunuzu gördük.
Öte yandan AKP torba yasalarla işi öyle bir noktaya getirdi ki, ne olsa onlara yarayacak. Bakanların ve Başbakan’ın resmen hırsızlık yaptığının belirlendiği günlerde, Meclis’in resmen meşruiyetini yitirdiği günlerde muhalefet partileri sinei millete dönebilselerdi, işler çok farklı olurdu. Şimdi geçiniz.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları