Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Anneliğin dayanılmaz ağırlığı
Biliyorum pek çoğunuz uzun bayram tatiline şimdiden başladınız. Kim kimle koalisyon kuracakmış, yeni hükümet ne olacak gibi konular biraz dışarıda kalacak. Şimdi tatil zamanı, o halde ben şimdi kafamı epeydir kurcalayan bir konuyu “anneliğin dayanılmaz ağırlığını” huzurlarınıza taşıyabilirim. Hadi bakalım, tartışalım. Malumunuz, televizyonlarımızda özellikle gündüz saatlerinde çok izlenen ve izleyicisinin sadece kadın değil erkek, hatta çocuklar olduğu evlendirme ve sadece bize ait tuhaf yarışma programları var. Ben şöyle diyorum: “Vallahi böyle yarışma programlarının yapılmasında bir hayır var. Ülke çaktırmadan kol kırılır yen içinde kalır atasözünün manasızlığını anlayıp en mahrem ve kutsal konuları konuşmaya, hatta tartışmaya başlıyor.” Bir ara sinema öğrencilerime şu soruyu sormuştum: Örneğin , “İçimizde Kızlar ve Anneleri programını izleyen var mı?” Belki de benim bozulacağımı sandıklarından büyük kısmı “Hayır” yanıtını vermişti. Ben de gerçeklikten vazgeçtim, kurmacayı bile kendi mantığı içine oturtamayan abuk sabuk dizileri izleyeceklerine, arada sırada bu programa bakmalarını söyledim. Çünkü sinema öğrencisi pek öyle hanım evladı, utangaç olmamalı; tam tersi hayatın her alanında var olan ilişkileri didik didik etmeyi ve en şaşırtıcı olan karşısında bile şaşırmamayı öğrenmeli.
Nedir bu yarışma programının özelliği? Öncelikle şunu söylemek gerek, böyle bir yarışma ancak Türkiye’de olabilir. Öyleymiş zaten, tamamen bize aitmiş, yani taklit değil. Yarışmanın diğer bir özelliği, ki bence bu çok önemli, ülkemizde kutsal bir sır olan anne-kız, anneoğul ilişkilerini, bu ilişkideki hepimizin acısını çektiği çarpıtmayı, oluşan kişilik bozukluklarını adeta bir bir gözümüzün içine sokması.
Kadınların anne, hele de erkek çocuk annesi olmanın kutsal egemenliğini ne noktalara getirdiklerini, toplumun bu alanda nasıl hastalandığını, yaşadığımız kadın-erkek sorununun temelinde annenin nasıl bir rol oynadığını adım adım izleyerek öğreniyoruz.
Bu arada başından beri savunduğum bir görüş de giderek güçleniyor. Ben her zaman Türk kadınının çok dominant olduğunu düşünmüşümdür. Bütün o ezilmiş görüntünün altında, son derece hâkim karakterler, kendi çıkarını pek bir iyi bilen ve buna göre sürekli yönetim taktikleri uygulayan kadın tipleri köyde, kasabada, kentte şaşılacak derecede çoktur. Bakar mısınız, ülkenin adı Anadolu, yani ana tanrıçanın yurdu; böyle bir ülkede kadınların güçlü ve kendi yaşam alanları içinde çok politik olmaları neden şaşırtıcı olsun?
Bu yarışmalar bize daha pek çok şeyi gösteriyor. Örneğin, evlenen ve doğum yapan kadın kendini çok güçlü hissediyor. Hele de çocuk erkekse. O artık bir erkek çocuk sahibi. Onu kendi iktidarının bir aracı olarak kullanabilir? Ona erkek, çocuk, eş, sevgili, her türlü rolü yükleyebilir. Onu istediği biçimde yoğurabilir ve kölesi haline getirebilir. Bunun pek çok yolu vardır; hep verici görünmek, hep fedakâr anne rolünü oynamak, yıllardır be lirlenmiş en emin yöntemlerden biri. Anne o kadar iyi, o kadar vericidir ki erkek çocuk yeni bir kadını sevdiğinde adeta suçluluk duygusu içinde kıvranmaya başlar. Yeni kadın bilinçaltında onun düşmanıdır, onu annesinden ayıran, o güvenli bağı zedeleyen biridir. Ondan sonra gelsin büyük mutsuzluklar, tarifi imkânsız, nedeni ilk bakışta anlaşılmayan davranış biçimleri.
Abarttığımı sanmayın, söylenecek daha da ağır şeyler var ama bu konu öylesine nazik ki yavaş gitmek gerekiyor. Erkek çocuklar için çok vahim olan bu durumdan kız çocukları da nasiplerini alıyorlar. Anneler ve oğulları olduğu gibi anneler ve kızları diye bir olgu da var. Yarışma programı bunu inanılmayacak bir açıklıkta ortaya koyuyor. Çevrenizde gördüğünüz kendi başına yaşayan, istediğini yapan, istediği kişiyle birlikte olan genç kadınlar sizi şaşırtmasın, onların sayısı çok az. Onlar romanlara, hikâyelere konu oldukları ya da cesurca kendi hikâyelerini yazdıkları için Türkiye’de genç kadın profili bağımsızlaşıyor sanıyoruz. Oysa büyük çoğunluk tam bir anne kuzusu. Yani annesini model almış, onun güvenli kucağında, sokağa çıkmaktan, paçalarını kirletmekten korkarak yaşıyor.
Anneler inanılmaz tutucu modeller çiziyorlar. Sadece erkek çocuklarının aşklarını değil, kız çocuklarının aşklarını da onlar tasarlıyorlar, onlar biçimliyorlar ve müthiş bir iktidar duygusunun baştan çıkarıcı sularında yaşıyorlar. Bence büyük çoğunluğu birer Leydi Macbeth. Lütfen çocuklarının yaşamını kolaylaştırmak için çabalayan, onlara özgür birer birey olmayı öğretmek için kafa yoran, onları hapishane önünde de sınav salonlarında da sabırla ve sevgiyle bekleyen anneler yazdıklarımdan alınmasınlar; ben büyük çoğunluğun bir program aracılığıyla çizdiği profilden birkaç örnek vermeye çalıştım. Bir tartışma başlasın istedim, tatilde bunu konuşsak dedim.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- İYİ Parti'de Akşener krizi
- Kan donduran 'taciz' iddiası
- Muharrem İnce’den sert yanıt!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi
- Oktay Kaynarca’dan ‘Selahattin Demirtaş’ açıklaması
- Ankara’da konuşulan iddianame
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı