Işıl Özgentürk
Işıl Özgentürk isilozgenturk@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Ankakuşu hiç gelmedi

05 Ağustos 2015 Çarşamba

(Savaşlarda, dağlarda, sokaklarda ölen çocukların anısına saygıyla...)
Sığınakta tam dokuz çocuktular. En küçükleri beş yaşındaydı. Üstünde kırmızı bir giysi vardı. Ablası o sabah kara kıvırcık saçlarını iki örgü yapıp tepesinde toplamıştı. Onun hemen yanında Reşit suskun oturuyor, dedesinin uzun kış gecelerinde yaptığı oyunları düşünüyordu. Dedesi yanmayan ampulleri ansızın yakar, duvarlarda binbir renkli fırıldaklar oluştururdu. Reşit, dedesinin bildiği her şeyi öğrenmeye kararlıydı. Vakti geldiğinde o da dedesinin yolunda yürüyecek, uzak dağ köylerinde, ıssız vahalarda canları sıkılanlara binbir eğlence götürecekti.
Fatima deliler gibi korkuyordu. Ayaklarının titremesi geçse, ellerinin titremesi başlıyordu. Bildiği tüm duaları okuyordu, ama dualar bir türlü titremesini, korkusunu geçirmiyordu. Birden elini kalbine götürdü, derin bir soluk aldı ve ansızın annesi geldi aklına. Ne zaman gök gürültüsünden korksa koşarak gider annesine sarılır ve onun yumuşak göğsünde derin bir uykuya dalardı. Böyle zamanlarda annesi en güzel şarkıları söyler, en güzel masalları anlatırdı. O şarkıları, o masalları anımsamaya çalıştı, öğleydi, yanı başında annesi vardı ve sadece Fatima’ya değil, bütün çocuklara en güzel şarkısını söylüyordu. Fatima korkusunun uçup gittiğini hissetti, gözlerini kapadı derin bir uykuya daldı.
Süleyman’ın gene tuvalete gitmesi gerekiyordu. Sığınağa girdiklerinden beri bu üçüncüydü. Durmadan çişi geliyordu Süleyman’ın ve herkesin önünden geçip tuvalete gidiyordu. Utanç içindeydi. Çocukların en büyüğü oydu, en cesur, en kahraman o olmalıydı, ama elinde değildi işte, tam en cesur pozunu aldığı anda gene çişi geliveriyordu. Geçen gidişinde kendi yaşlarında bir kız gülerek onu yanındaki arkadaşına göstermişti. Tam tuvaletin kapısını açarken ikisi de ona bakıp gülmüşlerdi. Ter içinde kalmıştı Süleyman görmemişti, ama yüzünün pancar gibi kıpkırmızı kesildiğine emindi.
Mahmut hiç durmadan ağlayan Zeliha’nın yanında gözlerini kocaman açmış, neden burada olduklarını anlamaya çalışıyordu. Biliyordu, onun aklı biraz kıttı. En kolay soruları bile üç kez sormadan anlayamazdı. Bu nedenle onun canı hiç okula gitmek istemezdi ama annesi inatçıydı. “Senin kimseden farkın yok, azıcık geç anlıyorsun” diyerek her gün onu okula getirip götürürdü. Okuldan hiç ayrılmazdı, teneffüs aralarında illa ki, sorardı “Mahmut oğlum çişin geldi mi? Karnın acıktı mı?” Mahmut da kafasını sertçe sallayarak, “Hayır” derdi. Annesinin haberi yoktu, Mahmut çişe gitmeyi öğrenmişti, okul kantininden ekmek, peynir almayı öğrenmişti ve annesinden sakladığı bir sırrı olduğu için çok seviniyordu. Ama Zeliha ne kadar da çok ağlıyordu, ceplerini karıştırdı, yaşasın annesinin cebine doldurduğu şekerlerden bir tane kalmıştı. Hemen cebinden çıkarıp Zeliha’ya uzattı. Şeker çok tatlıydı, şekeri emen Zeliha mutlaka ağlamayı kesecekti, böylece ağlamaktan uçup gitmeyecekti, sadece gözyaşı olmayacaktı. Ve öğretmen Zeliha’yı sorduğunda, “Buradayım!” diye bağıracaktı.
Sığınakta her yaştan dokuz çocuktular, bir saat geçmişti ki biri, “Hadi hep birlikte hayal kuralım” dedi, “o zaman vakit daha çabuk geçer, hem Tanrı bize izin verir, hayallerimiz bitmeden bizi öldürmezler.”
Bu öneriyi hep birlikte sevinç çığlıkları atarak kabul ettiler. Reşit hemen öne atıldı, “Hepimiz birer Ankakuşu olalım ve uçmaya başlayalım, isteyen istediği yere uçsun!” Öneri alkışlarla karşılandı sonra tek tek yerlerinden kalkıp kollarını açtılar. Önce Mahmut uçtu uçtu ve kendisini okul kapısında bekleyen annesinin yanına kondu. Ardından Zeliha uçtu uçtu, evlerin damında besledikleri güvercinlerin arasına kondu. Tam Reşit uçuyordu ki, büyük bir patlama oldu ve sığınağa bir bomba isabet etti. Dokuzu da o anda öldü.
Ankakuşu hiç gelmedi.
Not: Bu yazı size tanıdık gelebilir çünkü daha önceleri de yayımlandı. Ama savaşlar bitmiyor ve ben bu uğursuz yazıyı bir kez daha sizlere ulaştırıyorum. Savaş bir oyun değildir! Ne yazık ki...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Başımız dönüyor... 10 Kasım 2024

Günün Köşe Yazıları