Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Alışkanlıklar da Değişir
Yunanlı şair Ritsos’un “Alışkanlıklar da Değişir” şiirini çok severim, şiirin başlığı bile insanı heyecanlandırır, çünkü değişimden söz eder, insanın en mükemmel yanından, sürekli kendini yenilemesinden, sözün kısası sürekli kendini sorgulayıp yepyeni varoluş nedenleri bulmasından.
Bazıları kurum kurum kurumlanarak yaşamları boyunca hiç değişmediklerini söylerler. Yirmi yaşında ne düşünüyorlarsa kırk yaşında da aynı şeyleri düşündüklerini, aynı işi yaptıklarını pek bir övünerek anlatırlar. Şu hızla değişen dünyamızda değişmemekle övünmek ne kadar doğru ya da ne kadar önemli? Bu ağır bir tartışma konusu, başka bir yazıya kalsın, biz değişime uygun ilerleyeyim.
Bilmem kaç kişi farkında, hayatımızın büyük çoğunluğunda alışkanlıklarımız bizi yönetiyor. Alıştığımız için artık sevmediğimiz biriyle birlikteyiz, alıştığımız için sevmediğimiz bir işi yapmayı sürdürüyoruz. Alıştığımız için hep aynı tatil yerine gidiyoruz. Alışkanlığın tatlı, bildik, güvenilir rehavetine kapılmamış insan yok gibidir. Alışkanlık güvendir. Alışkanlıklarımızı değiştirmek ise her şeyden önce riski göze almaktır. Biraz gözü karalıktır. Yepyeni varoluş biçimleri bulmak, güven gibi bizi besleyen en önemli ikinci duygu olan merakın peşinden gitmektir.
Bütün risklerine rağmen yeryüzünde insanlar hızla değişiyor. Bir banka üst düzey yöneticisi, bir sabah kalkıp bütün işlerini bırakarak, okyanus kıyılarında sörf hocalığı yapmaya başlıyor. Bir maden mühendisi, madenlerin başka türlü bir büyüsüne kapılıp kuyumculuğa soyunuyor, hayatını çocuklarına adamış bir kadın ellisinden sonra eline fırça alıp bal gibi ressam oluyor. Birisi kentin tam orta yerinde yaşarken, ansızın küçük bir köye yerleşip sadece ekolojik tarımla uğraşmaya başlıyor. Üstelik okuma yaşında çoluk çocuk sahibi.
Neden değişiyorlar? Sıkılmak, yorulmak, mutsuzluk, tahammül edememek ve hepsinden önemlisi yeni bir şeyleri özlemek ve bunun peşinden gitmek. Yeni bir şeyleri özlemek. Bu her şey olabilir. Yeni bir iş, yeni bir hobi, yeni bir ev, yeni bir sevgili. Yeter ki isteyin ve değişime açık olun.
Şimdi sizlere, kendime de örnek olsun diye bu işi başaran iki dostumdan söz etmek istiyorum. Dostlarımdan biri, hayatını diş hekimliğiyle kazanıyordu. Uzun yıllar sürekli söylendi. Çok sevdiği heykel işini yapamıyordu. Büyük kentlerdeki karmaşayı sevmiyordu. Evliliği kötü gidiyordu. Bir gün şaşırtıcı bir şey yaptı. İşyerini kapadı, bütün dişçi aletlerini sattı. Eşine boşanmak istediğini söyledi. Kimseler onun bu konuda ciddi olduğunu düşünmedi. Ama o karar vermişti ve bir şirket anlaşmasına dönüşen evlilik anlaşmasını da bitirmek istiyordu. Eşiyle dostça ayrılmayı başardı. Ardından kendine Bodrum’un köylerinde küçük bir ev aldı. Orada yaşamaya başladı. Yıllardır orada, o köy evinde heykel yapıyor. Geçimini böyle sağlıyor, çok mutlu ve onun bu münzevi hayatına destek olan, aynı duyguları paylaştığı bir sevgilisi var. Bir de oğlu. Heykel yapmanın dışında en sevdiği şey oğluna vakit ayırmak. Babalık keyfini yaşamak. Bunun için de yeterince zamanı var. İstanbul’dayken mide ve bağırsaklarından şikâyet ederdi. Bunların hepsi geçti ve çok genç gösteriyor.
İkinci dostum, bir kadın, çok iyi bir psikiyatr. Güzel, meraklı bir kadın. Kentin zengin semtlerinden birinde muayenehanesi var. Her gün dolup taşıyor. Başını kaşıyacak zamanı yok. Tek yapabildiği, bir teras dolusu çiçeklerine bakmak, sulamak. Eli mübarek denilen cinsten, ot ekse ağaç olanlardan. Hastaları çok zengin ve çok mutsuz.
Peki ne oluyor? Arkadaşım bir gün deliriyor ve hemen aşağıdaki çiçekçiyi çağırıyor, teras dolusu çiçeğini adama satıp o gün muayenehanesini kapatıyor ve devlete başvurarak Aliağa bölgesine doğru gönüllü psikiyatri uzmanı olarak yola çıkıyor. Ben “Ne oluyor?” dediğimde de “Olması gereken oluyor” diyor. “Yıllardır mutsuz, canı sıkılan ev kadınlarının sorunlarını dinlemekten bıktım, şimdi gerçekten sorunlarını dinlemekten ve çözmekten keyif alacağım bir yerde, her şeye yeniden başlıyorum.”
Başladı da. Ve çok mutlu. Bu arada dalmaya da merak sardı. Kısa bir tatil mi var, hemen denize koşup mavilere dalıyor. Ben mi ne yapıyorum, kendi kendime bu pazar sabahı alışkanlıklarımı değiştirip, kapımın önündeki parkta koşmaya başlıyorum. Bazıları için küçük ama benim için büyük bir adım. Peki ya siz?
Bu yazıyı 4.9.2005 günü yazmışım, Gezi’den sonra hepimize bir kez daha anımsatmak istedim. Kutsallarımız arasına bu sözcüğü de almalıyız: Değişim! Bu arada bir itiraf, bayram günü herkes keyif yaparken yazı yazmak bana pek bir zor geliyor.
\nYazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- CHP'li Günaydın'dan Bakan Tekin'e tepki!
- Yeni Doğan çetesi davasında çarpıcı itiraflar
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
En Çok Okunan Haberler
- İstanbul'un 7 ilçesinde yarın su kesintisi uygulanacak
- 250 bin TL'nin getirisi ne kadar?
- İstanbul'da aile katliamı
- İktidarın '25 Kasım' korkusu
- Malatya depremi: 'Endişe verici' diyerek uyardı!
- Hedefteki teğmenlerle ilgili yeni gelişme!
- Akalın'dan İYİ Parti'yi karıştıracak açıklama
- Kan donduran 'taciz' iddiası
- İmamoğlu'ndan, Tekin'e 'belgeli' kreş yanıtı
- TÜPRAŞ'tan açıklama geldi