Hikmet Çetinkaya

Utanmak Sıkılmak Yok Sende!..

23 Mayıs 2014 Cuma

Soma madeninin patronunun nerede olduğunu çok merak ediyordum...
Geride 301 ölü vardı!
Yetim çocuklar, eşler, analar, babalar, kardeşler.
Çekip gitmiş olabilirdi başka diyarlara!
Gitmemiş!
Çünkü hakkında yakalama buyruğu falan yokmuş...
Patronun yerine oğlu tutuklandı bir de işletmenin yöneticileri.
Olacak o kadar canım! Bir şirket düşünün, bir patron, yöneticileri, taşeron işçiler...
Bir sömürü düzeni, emek hırsızlığı...
Sözüm ona ileri demokrasi var ya ülkemizde...
Yani sandık! Sandıktan çıkarsan; 12 yıldır bildiğini okur, patronu korur, öve öve bitiremezsin...
Aynen öyle yapıldı...
Daha fazla emek sömürüsü, daha fazla rant!
Yeme de yanında yat!
Soygun! Vurgun!
Talan! Yalan! Türkiye’de taşeron işçilik son 10 yılda üç kat artarak, bir milyon 100 bine ulaşmış.
Soma’da “Mis”, “Gema”, “Doğanay” gibi kayıt dışı çalışan taşeron şirketler var.
27 AB ülkesinde taşeron sayısı 4.5 milyon...
Türkiye’de bir
milyon 100 bin...

***

Ocaktan boğularak ölmüş işçilerin battaniyeye sarılı, yüzleri açık, cansız bedenleri çıkarılırken konuşuyordu muhterem: “Maden mart ayında denetlenmiş, iş güvenliği olumlu çıkmış, hiçbir şey yokmuş!”
İyiki de yokmuş!
Ya olsaydı...
301 ölü, 100’ün üzerinde yaralı...
Havuz infazı birkaç gün sonra yapıldı.
Tatil günü savcılık harekete geçti...
Günah keçisi kim olabilirdi?
Önce muhalif medya, ardından patron...
Ben katliamın içinde haşhaşiler var mı yok mu, diye merak ederken, dışarıdan ithal, sarıklı, takkeli, cüppeli, sakallı sivil ve tarikatçı “iktidar timleri” Soma’ya girdi...
Görevleri kışkırtıcıları engellemekti...
TOMA, polis ve jandarmanın büyük katkısıyla bunu başardılar...
Çünkü ölenler şehitti...
Cennetin bahçesinde, yeşillikler arasında dolaşıyorlardı.
Bir gün önce RTE, madenin patronuyla tokalaşıyordu.
Patron
hazretleri sarı kıravatıyla pek şıktı.
Yüzünde gülücükler vardı.
Bana sorarsanız yüzlerce ölü umrunda bile değildi...
Böyle olaylarda bir “günah keçisi” bulmak çok kolaydır.
Önce Yılmaz Özdil ardından Yazgülü Aldoğan...
Patronun oğlu ve şirketin öteki sorumluları...
Hedefe Yılmaz ve Yazgülü oturtulmuştu.
Ben de bir merak bir merak...
Acaba sırada kim vardı!
Medyamızın anlı-şanlı patronları, şu son 5-6 yıl içinde kaç meslektaşımızı “tepeden gelen buyrukla” kapının önüne koymuştu
Hele hele Gezi olayları sırasında...

***

Demokrasi, hukuk devleti, vahşi kapitalizm, taşeronluk...
Egemenler hep ezer ezilenleri.
Sermayenin akı, kırmızısı, türbe yeşili falan yoktur...
Sermaye sermayedir!
Bizi birbirimize düşürenler, son 12 yıldır “din eksenli” siyaset yaparak toplumu ayrıştıranlar, insan emeğini sömürüyorlar..
Çokuluslu altın avcıları, topraklarımızı yağmalıyor, taşeron şirketlerle...
Adı sanı belli şirketler, siyanür saçıyor bu coğrafyada.
Çevrecilerin, birkaç siyasetçinin dışında kimsenin ilgilendiği falan yok!
Soma’da canımız yandı o genç bedenlerin üzerine su sıkılıp, kül dökülürken. İngiltere’de 200 yıl önce “vahşi kapitalizm” maden ocaklarında katliam yapmıştı; 200 yıl sonra Ege’nin o şirin ilçesi Soma’da yapıyor...
Sonra kalkıp “ölüm Allah’tan gelir” diyorsun...
Utanmak, sıkılmak yok sende...   



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları