Hikmet Çetinkaya

Umut ve Utanç...

08 Şubat 2014 Cumartesi

Bu emperyal sömürü, bu kirlilik, rüşvet, yolsuzluk sarmalında mı sürecek hayat!
Ölümle, kanla, acıyla, katliamlarla yazılmış yakın tarih, kin, nefret tohumları ekilmiş topraklar, öç almanın derinliğine mi sürükleyecek toplumu!
Utanmazlık, onursuzluk geçerli mi olacak hep!
Ey arınmış hayat, sen neredesin?
Sonsuzluğun ışığında var olan renkler onca ölümü anımsatıyor insana...
O topraklar doymuyor benim yurdumda...
Çocuklar ölüyor, gençler, kadınlar...
İnsanlık ruhu, mücadele, binlerce yıllık coğrafyamızdaki o kültür, tarih talan edilirken, sen niye susuyorsun ey halkım!
Tüm çocuklar kardeştir, tüm halklar gibi...
Hayat budur aslında.
Emek budur, sevgi budur!
Barış, insan olma, çağlar boyu emekle, komşulukla, din, dil, ırk, inanç farkı gözetmeden umudu aramakla.
Niye biz hep kanla yazdık tarihi!
Niye öldük, niye öldürdük, bize bunu niçin öğretmediler...
Köyleri yakan biz, dağları bombalayan biz değil miydik!
Biz değil miydik kardeşliğimizi unutup sınır boylarında gece baskınlarında, kentlerde Mehmet’leri öldüren!
Biz değil miydik dayanışmayı ortadan kaldıran katliamları yapan!
Mayınlı, bombalı kalleş tuzakları kuran!

***

Bir fidanı yetiştiren biz değil miydik, kış çiçekleriyle büyüyen, güz çiçekleriyle soluk alıp veren, dağlarında baharı, yazı arayan...
Bir deniz kıyısında soluklanan...
Köle değil birey olmak isteyen...
Biat kültürüne karşı çıkan!
Biz değil miydik aşkı, özlemi 68 kuşağının eylemlerinde arayan, romantizmi yaşayan; biz değil miydik 78 kuşağını yüreğinde büyüten.
Trabzon’dan bir türküyü Diyarbakır zindanında söylerken, Aydın’da Türk, Kürt devrimcilerle koğuşları paylaşan...
Şimdi biz değil miyiz Van’ın bir mezrasında 3 yaşında ölen Muharrem’in ardından hüzünlenen, ağlayan...
Biz değil miydik alanlarda haykıran:
“Hak verilmez alınır!”
Bir annenin çocuğu büyümeyecek mi?
Bir kör kurşunla çatışmada mı ölecek!
Hiç çekmeyecek miyiz bir umudu içimize, bir şiiri birlikte okumayacak mıyız, haydi anlatsana?
Uğur Mumcu, Hrant Dink, Musa Anter ve tüm ölülerimiz...
Bunları öldüren örgütlü çeteler değil de nedir?
Aslında çözülmesi çok kolay bir bilmece bile değildir...
Eğer isterse devlet “şıp” diye çözüverir!
Kana doymamış o kalleşlik, puştluk bizi bugünlere getirdi.
Kimse kalkıp ortaya “çete yoktur” diyemez...
Hele soygun, vurgun, sömürü...
Hele hırsızlık!
Hırsızlar aramızda...
Yasak dersen gani...
Yerimiz Çin, İran, Suudi Arabistan’la aynı!
Fezlekeler ise sumen altı...

***

Paçayı çetelere-metelere kaptırınca meydanlarda, salonlarda konuşmaya gerek yok...
Şöyle Erzincan İliç’e, Bergama Ovacık’a, İzmir Efemçukuru’na, Kozak Yaylası’na, Tunceli’ye bir bakın, oraların kimler tarafından işgal edildiğini görürsünüz...
Kimler mi?
Çokuluslu altın avcıları!
Kanla sulanmış topraklar siyanürden geçirilir...
Ha, çeteler deyince aklıma geldi?
İlhan Cihaner!
CHP milletvekili, eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı...
Makamına, evine yapılan baskın, yaka paça gözaltına alınışı, tutuklanması...
O özel yetkili savcı...
Cihaner anlatsın, siz dinleyin, bakalım neler söyleyecek!
Onun için demokrasi ve özgürlükler diyoruz yıllardır...
Çetelerden, derin güçlerden kurtulalım!
Analar ağlamasın, yürekler kanamasın...
Yolsuzlukların üstü örtülmesin...
Koyun belgeleri ortaya, her şey açığa çıksın, kurunun yanında yaş yanmasın...
Demokrasiyi bir yaşam biçimine dönüştürürsek, bu coğrafyada kardeşçe yaşayabilirsek...
Tüm bebekler ölmesin, çocuklar öldürülmesin, dersek...
Kin ve nefret tohumlarıyla beslenmezsek...
Ayrımcılık yapmazsak...
Özgürlük ateşi umudumuzu çoğaltır!
Umutlarımızı!  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları