Hikmet Çetinkaya

Soy Baba Soyalım!..

24 Nisan 2014 Perşembe

Arkadaşımız Çiğdem Toker, köşesinde (21 Nisan 2014) soruyordu:
“Kimi kandırıyorsunuz!”
Çiğdem iyi bir haberci...
Habercilikten geldiği için de köşe yazıları, haber niteliğinde.
Çok güzel konuları yakalıyor...
Haftada en az iki yazısı manşetlik...
Pazartesi yazısını, sanırım pazar günü yazıişleri gözden kaçırmış.
Vurgun düzenini anlatıyordu...
Benim güzel ülkem haramzadelerin mekânı oldu...
O çokuluslu şirketler, o malum “çılgın projeleri” yapan çılgın şirketler işin kolayını bulmuş...
Borcu devletin üzerine yık, kurtul!
Çiğdem’in yazısını Cumhuriyet manşet yapmayınca, Taraf gazetesinden bir muhabir, bir gün sonra “tıpkısını” haberleştirip manşete çekmiş...
Taraf gazetesinin hem muhabiri hem de yazı işleri ayıp etmiş...
En azından, haberi bir gün önce köşesinde yazan Çiğdem’in adını verirsin, Cumhuriyet yazarı demesen de. Pek çok gazete bunu yapıyor...
Cumhuriyet’te köşelerde çıkan yazar arkadaşlarımızın, kimi zaman birinci, kimi zaman öteki sayfalarda çıkan haberlerini “araklayıp” özel haber gibi yayımlıyorlar.
Ayıp ama, çok ayıp! Artık gazetecilik eskisi gibi değil...
Şişirme başlıklar, aynı haberlerin birkaç kez, içi biraz doldurulup manşetten yayımlanması olağan işler arasında artık... Kimsenin de umurunda değil!
Açıkça emek hırsızlığı yapıyorlar!
Eskisi gibi haberi koklayan yöneticiler de kalmadı galiba...
Benim merak ettiğim şu:
“Acaba müdürler, yazıişleri müdürleri, haber müdürleri, şefler, sekreterler haber toplantılarına girmeden önce kaç gazetenin en azından birinci sayfasına bakıyorlar, kaç köşe yazısı okuyorlar?”

***

Çiğdem Toker’in o köşe yazısını yeniden okudum...
Yönetmelik hafta sonu (19 Nisan 2014 Cumartesi)
Resmi Gazete’de
yayımlanmış.
Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı, Kanal İstanbul, Şehir Hastaneleri, Körfez Geçişi, Hızlı Trenler...
Bu projelerin
her biri milyarlarca dolar ya da lira...
Çim saha, halı saha yapılmıyor.
Projelerde sorun çıkarsa doğacak olan ekonomik riski Türkiye Cumhuriyeti devletinin Hazine’si karşılayacak!
Mangırlar Hazine’den...
Oh, yeme de yanında yat!
Çiğdem Toker diyor ki:
“Sorundan kasıt, şirket ya da kamu idaresi herhangi bir nedenle sözleşmeyi feshederse, şirketin projeyi yapmak için bulduğu banka kredisini Hazine ödeyecek.”
Ortada bir kandırmaca olduğunu belirtiyor Çiğdem yazısında...
Nedir bu kandırmaca?
Eğer işler yolunda gitmezse, Hazine’yi büyük bir yükün altına sokacak olan bu sistemin içerdiği risklerin kamuoyundan saklanması!
Çiğdem devam ediyor yazısında:
“Bir kere ‘Hazine garantisi’ dememek ve kayıtlarda göstermemek için ‘borç üstlenimi’ adının takılması bile bunun kanıtı.” Nedense bu kanıt görmezden gelinip üstü örtülüyor...
Çiğdem Toker, örtüyü kaldırıyor...
Taraf muhabiri, “özel haber” gibi gazetesine yutturuyor, bizim arkadaşların ise gözünden kaçıyor, manşet olmuyor...
Bu bir özeleştiri!
Gazetelerin tezgâhta haberle satacağını unutmamak gerekir.
Haber yoğunluğu içinde gözden kaçabilir...
Gazetecilikte bir kural vardır:
“Gözden kaçmayacak!”

***

Çiğdem, halkı uyutma sisteminin çarklarının nasıl döndüğünü çok güzel anlatmış okura...
Önkoşul 500 milyon liradan başlayan o dev projeler...
Özel sektöre projeler yaptırılıyor...
İngilizce kısaltması PPP olan, kamu-özel işbirliği modeli ya da yap-kirala-devret...
Hazine garantisi demenin devlet garantisi demek olduğunu anımsatayım...
Yatırımcı güle oynaya gelir bu işler için.
Zararı devlet karşılıyor!
Bizim, bu ülke insanının vergileri onlar...
Bir ekonomik bunalım!
Her şey altüst olur...
İranlı damat bile kurtaramaz, o cari açığı ödeyen...
Hangi vergiyle demeyin canım, bizden...
Olur böyle şeyler benim memleketimde, RTE’ye can kurban.
Devlet malı hazine mi, deniz mi dediniz...
Yiyen mi, yemeyen mi, yeğen mi?
Ne derseniz deyin, ananızı alıp gidin!



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları