Eh, olacağı buydu zaten ve oldu. Bize bu yakışırdı, sonunda başardık. Amerika’yı yeniden keşfettik...
12 yıldır bilgilerimiz çoğalıyor, yeni keşiflere yolculuk yapıyoruz, Davos’ta “van münit” çekip, yoksul, ezilen ve baskı altında yaşayan halkların umudu oluyoruz.
O umut çoktan yitip gitti, Ortadoğu yangınının içinde kavruldu, külleri uçuştu Gazze’de ama olsun!
Umut umuttur!
Bir toplum umutlarıyla, coşkusuyla yaşar...
Biz de öyle yaşıyoruz!
Kazakistan’ı tam yenmişti ulusal takımımız, kaleci Volkan, maç başlamadan önce seyircilerle tartışıp çekip gitti...
Neyse Aziz Bey telefon etmiş, maçın ilk yarısı oynanırken takım arkadaşı Emre’yle stada geri dönmüş, maç bittikten sonra çıkışta gazetecilerin üzerine güvenlikçiler saldırmış...
Futbolumuz da siyaset gibi!
Cumhurbaşkanı öyle bir konuşuyor ki, dünyayı titretiyor.
Tam 12 yıldır bekleyip turnayı gözünden vuruyor, masallarda, söylencelerde geçenleri gerçekmiş gibi ortaya atıyor...
Merak ediyorum inanarak mı söylüyor bunları?
Bana kalırsa inanarak söylüyor ve böylece salt Türkiye değil, dünya gündemini de değiştireceğini sanıyor!

***

Umur Talu’nun değindiği gibi “o Avrupa merkezli keşif dili” aynen bizim de dilimiz...
Amerika’nın keşfi gibi bir saçmalıkla, nasıl oradaki kadim halkların ve uygarlıkların varlığı, sömürgeciler, misyonerler, onların kılıçları ve hastalıkları tarafından kaldırılıyorsa...
Aynı dili şöyle kullanmak eşdeğerdir:
“Amerika’yı Kolomb değil, Müslümanlar keşfetmiştir...”
İnsan o zaman şöyle düşünür: “Hani İslam dini, sömürgeci, baskıcı, dayatmacı bir din değildi?”
2014 yılında sınır komşularımızda, İslam coğrafyasında ırk, mezhep savaşları yoğunluk kazanıyor; Müslümanlar Müslümanları öldürüyor, şeriat düzenini, hukukunu, devletin yaşam biçimi yapmak için...
Mezhepsel-etnik düşmanlık!
Nefret!
Talan, yağma, katliam!
Ezilen, sömürülen, köle düzeninin halkları!
Saraylar, AK Saraylar!
Bunun yanı sıra bir Çin efsanesi, Küba’ya cami yapma düşü...
Sömürgeciliğin, emperyalizmin, vahşi kapitalizmin “küresel dünya düzeni” kandırmacasıyla yeraltı kaynaklarını ele geçirme mücadelesi...
RTE’nin kafasında fetihçi bir düşünce var, bunu hayata geçirmek istiyor anlaşılan...
Bin odalı AK Saray, TOKİ’ye takılan 297 milyon borç...
Cumhuriyet’in manşeti:
“Veresiye Saray!”

***

Gündem canımızı sıkıyor, kaygılarımız artıyor; eski korkularımızın korkusuzluk içeren paha biçilmez deneyleri...
Yaşamın anılaşmış renklerinde bırakalım “Amerika’nın keşfi”ni, Küba’nın tepelerine cami yapmayı...
Kaç işçi yaşamını yitirmiş iş kazalarında 10 yıl içinde...
12 bin mi?
Şu dudak uçuklatan kamu harcamalarına bakalım, yolsuzluklara, mevsimlik tarım işçilerine, maden kömürü ocaklarına, siyanürlü gümüş ve altına...
Talana!
Yağmaya!
Kayıplarımız çoğalırken medyanın gündemi ne? Yüzde 10 barajı kalkacak mı? Bu coğrafyada barış gerçekleşecek mi?
80 yıl önce Dersim’de yaşanan o kıyımı, akan kanı tartışıyoruz tartışmasına ama 30 yıl, 20 yıl, 10 yıl önceyi tartışmıyoruz...
Uludere’yi konuşmuyoruz...
Peki Gezi ne olacak?
Berkin Elvan, Ali İsmail, Ethem, Ahmet, Abdocan, Uğur...
Ya Atatürk Orman Çiftliği’nin yağmalanması, AK Saray...
Bir görgüsüzlük anıtı olarak karşımızda duracak...
O kaçak saray... Damadın kuryesi...
Bakın Suriye’deki iç savaş üç yılda 200 bin insanı öldürdü...
Bir mezhep çatışması, vahşi kapitalizm, sömürgecilik ruhu, emperyalizm...
Gelin biraz da bunları konuşalım...
Bir soru da benden:
“Acaba Cüppeli Ahmet Hoca Amerika’nın keşfi konusunda ne düşünüyor?”
Bunu da ben merak ediyorum!
Bir de tüm Güney Amerika ülkelerine camiler yapıp imam hatipler açalım...
Ne iyi olur değil mi?