Hikmet Çetinkaya

Demokrasi ve özgürlük...

16 Mayıs 2017 Salı

Cumhuriyet’in internet sitesi Genel Yayın Yönetmeni Oğuz Güven gözaltına alındığı günün ilk saatlerinde ışıklar İstinye sırtlarından süzülüp Boğaz’ın lacivert sularına iniyordu...
Demokrasi, hoşgörüye dayanan bir sistemdi.
Temel insan hak ve özgürlükleri, insanlığın yüzyıllar boyu süren mücadeleler sonucu elde ettiği kazanımıydı.
Sık sık vurguladığım gibi çağdaş bir dünyanın parçası olan Türkiye’nin temel hak ve özgürlükler açısından hak ettiği konuma getirilmesi, toplumumuzun da beklentisiydi.
Oğuz Güven iyi bir gazetecidir...
Temel hak ve özgürlükleri savunur, demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak görür.
Oğuz, savcı Mustafa Alper’in trafik kazasında ölümüyle ilgili haberin başlığı nedeniyle geçen hafta gözaltına alındı. Cumhuriyet’in haberine göre “hükümet tetikçileri” arkadaşımız Oğuz Güven’i hedef haline getirdiler.
Gözaltı gerekçesi önce “hakaret”ti, günün ilerleyen saatlerinde “örgüt propagandası”na dönüştü.
Güven’in gözaltına alınmasına tepki yağdı...
Uluslararası Af Örgütü, Uluslararası Pen ve basın örgütleri, Oğuz Güven’in serbest bırakılmasını istedi. Türkiye’de medyanın büyük baskı altında olduğunu duyurdu.

***

Savcı Mustafa Alper’in görevine giderken trafik kazası sonucu yaşamını yitirmesine biz alkış tutmayız, o acıyı paylaşırız.
Genç bir savcıdır trafik kazasında ölen...
Hakkâri’de bir polis, fırından ekmek alıp evine giderken, teröristler tarafından katledildiğinde nasıl yüreğimiz kanıyorsa, Tunceli’de bir savcı, lojmanların girişinde katledildiğinde içimize nasıl ateş düşüyorsa bir savcının trafik teröründe ölümü de bizim canımızı acıtır.
Çünkü o polis, o savcı, yargıç, yurttaş ülkemizin çocukları.
Bir toplumdaki en önemli güven öğesi, toplum içinde yaşayan bireylerin kendi hak ve özgürlüklerine saygı duyulduğuna olan inançlarıdır.
Bu duyguları Oğuz Güven de yaşar...
Yaşamın o ince çizgisi Oğuz’un gözaltına alındığı sabah turuncu bir aydınlığı kucaklarken kendi kendime şöyle diyordum:
“Benim ülkemde gazetecilik yapmak suç!”
Pencereden dışarıya bakmıştım...
Alacakaranlığın sesi, bilinmez mevsimler çok gerilerde kalmıştı.
Bir ışık seli o anda erguvanların üzerine çiy tanesi gibi düşerken kör gecelere asılı kalan zırhlı yüreklerimiz nice tutkuları bir yerlere saklamıştı.
Zaman bizi yok etti, denizler yuttu bizi...
Yüreğimde bir yelkenli fora etti.
Oktay Rifat’ın gözüne uyku girmediği saatlerde, Cevdet Kudret’in kuşları surlara tüneyip akşam saatlerinin keyfini çıkarıyordu...

***

Oğuz Güven gözaltında...
Yurttaşların bir kısmının, daha üstün hak ve özgürlüklerden ya da ayrıcalıklardan yararlanması mümkün değildir, demokrasilerde.
Sevgili kardeşim Oğuz Güven...
Yarışı kazanmak ve iktidara gelmek çoğunluğun iradesini mutlaklaştırmaz.
Çağdaş demokrasinin en çok önemsenen niteliklerinden biri çoğunluğun hiçbir koşul altında temel hak ve özgürlükleri tartışma konusu yapmaması, azınlıkta bulunanların hak ve özgürlüklerine saygılı olmasıdır.
Azınlıkta kalan görüşlerin ve muhalefet hakkının anayasayla güvence altına alınması demokrasinin çoğulcu niteliğini pekiştirir.
Bir zamanlar AKP sözcüleri yukarıda yazdıklarımı söyleyip şöyle diyorlardı:
“Düşünce ve ifade özgürlükleri uluslararası standartlar temelinde inşa edilecek, düşünceler özgürce açıklanabilecek, farklılıklar bir zenginlik olarak görülecektir.
Başta düşünce, ifade, inanç, eğitim, örgütlenme ve teşebbüs özgürlüklerini, çoğulculuğun, barış ve uzlaşmanın temel koşulu görüyoruz.”
                                      
Not: Okuduğunuz yazı, arkadaşımız Oğuz Güven tutuklanmadan önce yazılmıştır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Aşklar ve sevinçler... 9 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları