Hukuk devletini savunmak, savaş değil barış istemek, askeri ve sivil darbelere, baskıcı rejimlere karşı olmak “vatana ihanet” değildir...
Önce bu ülkenin iç barışa gereksinimi var!
Pazar günü yapılacak yerel seçimleri genel seçim havasına dönüştüren kim?
Başbakan!
Aslında 17 Aralık süreciyle başladı her şey...
O güne dek her şey iyi gidiyordu.
Ortaklık bozulunca paralel devlet, neo-Ergenekon, çete, haşhaşiler ortaya çıktı.
Oysa birlikte yapmışlardı her şeyi...
Polisin en önemli birimlerine onları getiren kendileriydi...
Yargı, Emniyet, Milli Eğitim...
Ne istedilerse verdiklerini söyleyen Erdoğan değil miydi?
Hikâye, kardeşim Esad’ın düşmanım Esed’e dönüştüğü sürecin bir benzeriydi.
Ses kayıtları, şu bu derken hükümet-cemaat kapışması büyüdükçe büyüdü...
Cemaatin düzenlediği Türkçe Olimpiyatları’nın yasaklanmasına kadar uzadı.
Bir dönem bu olimpiyatları ve Fethullah Gülen’i öven usta, bugün “o olimpiyatları yasaklarız” derken, olimpiyatlara Kemal Kılıçdaroğlu sahip çıkıyor.
Sizce ilginç değil mi?

***

Ben bugün yaşananlara bakınca, olup bitenleri kimi zaman hüzünle, kimi zaman gülümseyerek izliyorum.
Demokrasi öyle yukarıdan zembille inmez...
Şöyle bir yakın tarihe bakın, demokrasiler bir bedel ödenerek kazanılmıştır. Bizim demokrasimiz gibi değil...
Önce Mustafa Kemal’e, sonra, ister kızın ister sevin, İsmet İnönü’ye çok şey borçluyuz.
Ortaçağ kafasını taşıyan bir düşünce, dinsel motifleri kullanarak demokrasi ve özgürlükleri geliştiremez.
Cemaatler sivil toplum örgütleri değildir, tarikatlarda biat kültürü geçerlidir.
90’lı yıllarda cemaati çok yazdım. Askeri liselere, polis okullarına, polis akademisine, astsubay okullarına sahte sağlık raporuyla nasıl öğrenci sokulduğunu, soruların önceden ele geçirildiğini, bu konudaki yargı kararlarını yazdım.
Kimseye belden aşağı vurmadım...
Yargı önünde kimi zaman hapis, para cezası aldım...
Bugün cemaati yerden yere vuran gazetecilerin çoğunluğu Fethullah Gülen’i bir yıl önce öve öve bitiremiyordu.
Bu ikiyüzlülük değil de nedir?

***

Savaş ve darbe!
İkiyüzlülük!
Kin!
Nefret!
İntikam!
Mısır’da darbeci Sisi hukuk katliamı yaparken ABD ve AB ülkeleri seyrediyor...
Kahire’de 20 dakika süren duruşmada 529 kişi ölüm cezasına çarptırılıyor...
Aynı gün, AKP iktidarının dış güçlerle birlikte koruyup kolladığı El Kaide militanları bir video yayımlıyor...
Silahlı cihatçıların ellerinde uzun namlulu silahlar bulunuyor...
Türkiye’nin Yayladağ Sınır Kapısı’ndan silahlarıyla birlikte geçip Kesap kasabasına ulaşıyor cihatçılar.
Suriye sınırımız yol geçen hanına dönmüş...
Niğde’de iki güvenlik görevlisini ve bir kamyon şoförünü öldüren cihatçılardan birisi şöyle demiş ifadesinde:
“Ben sadece Allah’a hesap veririm. Hepiniz müşriksiniz. Jandarmayı öldürerek sevap işledim...”

***

Türkiye’yi yönetenler sandığa gidip oy kullanmanın demokrasi olduğunu sanıyor.
Öyle değil!
Unutmayın, Hitler de sandıktan çıkmıştı...
Kenan Evren önce darbe yapmış, iki yıl sonra sandığın yolunu göstermiş, yüzde 90’ın üzerinde oy almıştı...
Gülen cemaati 1982 yılında darbeci paşaların yanında yer aldı. 12 Mart 1971’de İzmir Narlıdere’de 15 gün gözaltında kalan Gülen, 12 Eylül’ü darbecilerle pazarlık yaparak kazasız belasız atlatmıştı Turgut Özal sayesinde.
28 Şubat’ta okullarının anahtarlarını Çevik Bir Paşa’ya teslim etmek isteyen de elbet onlardı.
Pensilvanya’ya “haydi git” diyen kimdi?
Bülent Ecevit’in en yakınında olan kişi...
Fethullah Gülen hareketini istersem 365 gün yazarım bu köşede...
Başbakan, Gülen hareketinin ne olduğunu en az benim kadar bilir...

***

Adalet, hukuk, özgürlük...
Savaşı değil barışı savunmak...
Askeri ve sivil darbelere karşı çıkmak...
İç barış...
Vatan hainliği değildir!..
AKP kazı kazan yapıyor!
Kazı ve kazan!

***

Okurlar bana soruyor:
“Oyunuzu hangi partiye vereceksiniz?”
Yanıtımı veriyorum:
“30 Mart’ta oyumu CHP’ye vereceğim!”