Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Yarım Kalan Aşklar

17 Temmuz 2013 Çarşamba

Aşk kırgınlarının söylediklerini dikkate almak gerekir. Hele hele on yılı aşmış bir aşksa, geride büyük bir hayal kırıklığı, bir o kadar da tecrübe bırakmış olması büyük ihtimaldir. Bu türden “uzun ve seviyeli bir ilişkinin” mağdurlarının sözlerini, yazdıklarını bizim gibi sıradan yazarların yazdıklarından, söylediklerinden daha fazla ciddiye almak, aşk acısının ortaya çıkardığı gerçekleri onlardan dinlemek pek iyi, pek faydalıdır. Zaten “iyi” romanlar da böyle aşk acılarından sonra yazılmıyor mu?

\n

***

\n

Umdular ve fakat, heyhat umdukları gibi çıkmadı. Yanılgılarının temel nedenlerini anlatırken kabahati hâlâ kendi nedensiz sevdalarında bulmuyor, âşıklarının değiştiğini iddia ediyorlarsa da aldırmayın; aşkın gözü kördür, bu türden sevdalarda suçlu aramak, kabahati nankör âşıkta, aldatan çapkında bulmak usuldendir, yürek soğutur. Yine de ben yazdıklarını çok değerli buluyorum. Örneğin kim bugün gelinen durumu Hasan Cemal gibi bütün açıklığı, çıplaklığı ile ve de keskin bir dille yazabilir? Ya da Cengiz Çandar gibi Mısır olayını gerçekten dört dörtlük tahlil edebilen var mı? Yok!
Bunun nedeni bu arkadaşların eski âşıklarını gerçekten iyi tanıyor olmalarıdır. Biz uzaktan baktığımız ve en ufak bir sempati duymadığımız, yaptığı ettiği işlere hep kuşkuyla yaklaştığımız için anlattıklarımızı da kimse dinlemiyor, bize iflah olmaz muhalifler gözüyle bakıyorlardı. Öyleydik de doğrusu. Ama bu arkadaşlar, umutlarını kalplerinde saklıyor, hep diri tutuyor, âşıklarında kusur bulan bizim gibi muhaliflere de öfkeli sözler söylüyor, zaman zaman o edayı, o muhteşem belagatı övmek için kelimelerin yetersiz kaldığı zamanlarda tıkanıp kalıyorlardı. O muhteşem âşığın yaptığı ettiği her şey ne kadar da doğru, ne kadar da yerli yerindeydi ya Rabbim!
Peki, ne oldu da yer ile yeksan oldu bu derin sevda?
Bunun iki nedeni vardır. Birincisi şu aldatılmak denilen menhus kader, ikincisi kör âşığın gözünün açılmasıdır. Kimi arkadaşlarda birincisi, kimilerinde ise ikincisi umutsuz aşkın sona ermesini sağladı. Biz bu durumdan çok hoşnutuz. Hem arkadaşlar böyle sonu olmayan bir sevdadan kurtuldukları, hem de artık millete memlekete daha faydalı işler yapacakları için seviniyoruz.

\n

***

\n

Bir de karasevdaya tutulanlar var. Onların durumu ümitsizdir. Onlar aşklarının sona ermesini kimi zaman pek Freud’cu olarak âşıklarının anne sevgisine bile bağlayabiliyorlar. Örneğin şöyle yazabiliyorlar: “Recep Tayyip Erdoğan hasta olduğunu anladığı zaman, neredeyse aynı ay içinde annesini kaybetti. Erdoğan, mama’s boy, tam anlamıyla annesinin kuzusu...” ya da “Çamlıca’ya dev bir cami dikildiği gün, tabii bunlar çok psikanalitik yorumlar, sanki gökyüzüne bakıp ‘Anneee, bak oğlunun camisine’ diyecek. ‘Oğlunu görüyor musun anneciğim, bak bunu da yaptım’ deme gibi bir psikoloji içine girdiğini düşünüyorum.” Ama o eski sevdayı korumaktan da vazgeçmez karasevdaya tutulmuş olanlar: “Bir yandan da hakikaten totaliter bir liderle karşı karşıya değiliz. Bu nedenle eleştirilerin şirazesinden çıkması Kılıçdaroğlu’nun ‘Erdoğan’ın Esed’den farkı yok’ demesi benim adalet anlayışımı rencide ediyor.” Kırıktır kalpleri bu arkadaşların ama nasır bağlamıştır da aynı zamanda: “Benim kalbim çok kırık. Yıllar evvel yazmıştım ‘Erdoğan’ın demokrat olma ihtimalini sevmiştim’ diye. Şimdi bu ihtimalin ne kadar boş olduğunu bana kanıtlamış oldu. Büyük bir düş kırıklığı içindeyim. Ama ben Türkiye siyasetinde kalp kırıklığına da alıştım, nasır bağladım.”
Ben yine de hangi kategoriye girerlerse girsinler bu arkadaşlara çok değer veriyor, yaptıkları derin tahlillerden çok yararlanıyor, sizlere de tavsiye ediyorum. Onlara kızmayın, milletin memleketin hayrını düşünün de
“Ne oldu, şimdi mi aklınız başınıza geldi?” demeyin. Zararın neresinden dönülse kâr değil mi?

\n


Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları