Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Suskunluğun Derin Öfkesi

12 Ekim 2016 Çarşamba

Büyük bir barış olsun diye yola çıkmışlardı. Kan dursun, insanlar ölmesin, Suruç bir daha kanamasın, İstanbul’a kıyılmasın. Oysa Suruç’u patlatanın kardeşi çoktan yoldaydı. Bombasını çoktan beline dolamıştı. Ankara Tren Garı... Ankara Tren Garı... Pencerelerinde üç dilde “Dışarı sarkmayınız” yazan savaşa direnmiş eski kara trenlerin yerine geçmiş elektriklilerin camları sarsıldı. Barış havaya uçtu. Rejimin adamları ellerini ovuşturdu. Rejimin adamları sahte gözyaşlarıyla bildik demeçlerini patlattılar, anketlerde yükselen oy hesaplarına daldılar. Barış olmadı.

***

Sonra uzun kış, sonra sıcak yaz geldi geçti. Barış gelmedi. İnsanlar yine toplandılar. Barış için güle oynaya memleketin dört bir yanından otobüslere doluşmuş, sevinç içinde türküler söylerken mavi siyah bir karanlığa düşmüş insanları anmak istemişlerdi. Böylece yarım kalan barış özlemi canlanacak, ölüp gidenler de unutulmayacaktı. “Olmaz, anmak yasak” dediler. Yine yerlerde sürüklendiler, yine biber gazı sıkıldı gözlerine. Demek ki barış istenmiyor, barışa izin yok bu ülkede.

***

Neden olsun ki? Savaşa gidiyoruz. Savaş hazırlıkları hızlandı. Her yerde savaş tamtamları çalıyor. Savaş kendi ağalarını, tüccarlarını, öngörüsüz politikacılarını Suriye’ye, Irak’a, Halep’e, Musul’a çağırıyor. Hesaplar Atlantik ötesinde, Washington’da, Kremlin’de yapılıyor. Küçük aşiretlerin alacak verecek defterlerinde boyuna savaş yazılıp çiziliyor. Toplanıyor, çıkarılıyor, bölünüp çarpılıyor, silinip baştan alınıyor. Musul’a kim önce girsin, Halep’i kim kurtarsın, Şam’a kim hükmetsin, petrolü kim çıkarsın, kim pazara sürsün. Sen de çıkmış “barış olsun” diyorsun. Kim dinler seni?

***

Seni dinlemezler. Seni gördüklerinde elleri bellerine gidiyor. Seni gördüklerinde bombalı yelekler gizli yerlerden çıkıyor, gizli adamlar giymeye başlıyor ölümlerini. Sesini duymak istemiyorlar; sesin çıkmasın diye izbandut gibi adamlar ağzını kapatıyor, boğazını sıkıyorlar.
Sen konuşma diye yasak üstüne yasak geliyor. Yasalar hızla değişiklik tezgâhına konuluyor. Daha kolay, daha çabuk, daha hızlı yürüsün diye adalet. Seninki değil, çatışmalar muharebelere, muharebeler savaşlara dönüşsün diye gece gündüz uyumayanların adaleti.

***

Dinleyin, ey “adaleti” adalet sanan, ekmeği her gün biraz daha küçülen kardeşler. Kötülüğün karasına düşmeden, hainin iğvasına kapılmadan dinleyin. Kalbinizden kötülük geçmese de kötüye gidiyor işler. Dindar olduğunu söyleyen günahkârların eliyle yayılıyor kötülük. Çiçeklerin kokuları bile değişti, şehir yanıyor. Kundakçıların tenekelerinde her geçen gün biraz daha fazla ölüm birikiyor. Her gün biraz daha fazla yalan gözümüzün içine bakarak söyleniyor. Sizi yoldan çıkaran iftira yayılıp duruyor sokaklarda.

***

Aklın içinde kıvrılarak kendini var eden sonsuz suskunluk, şimdi şehrin orta yerinde edepsiz bir yıkıntıya dönüştü. Ankara Garı susuyor. Şehir, ışıkların ortasında gittikçe büyüyen bir kangrene, geceklerimizi çalan zengin hayatların dizi filmlerine benziyor. Ankara Garı susuyor. Barış öldü. Havada barut kokusu, süpersonik uçakların gürültüsü var. Şehrin pencerelerinin mavi kâğıtlarla örtülmesi yakındır. Her geçen gün biraz daha yaklaşan karanlığın sesini duymadınız. Size hep anlattılar gerçeğin öfkesini, dinlemediniz.
Şimdi, hiç değilse şimdi, uçup gidenlerin sesini duyun.
Bir kere olsun dinleyin onları.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları