Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Subliminal’ Kanıt

12 Eylül 2016 Pazartesi

Gazetecilere, akademisyenlere yönelen cadı avı sürüyor. Hükümet yetkilileri tarafından süreceği, vazgeçilmeyeceği açıkça dillendirilen “av”ın son kurbanları Ahmet ve Mehmet Altan kardeşler oldu. Altan’ların gözaltına alınması gazetelerde ve sosyal medyada yoğun bir şekilde tartışıldı.
Ahmet Altan’ın Taraf gazetesi yönetiminden ayrıldığı tarihe kadar bu gazetenin dalgalar halinde yüzlerce kişinin tutuklanmasına, işini, kimilerinin hayatını yitirmesine yol açan Ergenekon ve Balyoz vb. davalarla ilgili yayınının gazetecilik olarak görülemeyeceği konusunda yaygın bir kanı vardır. Taraf gazetesi yönetiminin şimdi Cemaatçi oldukları bilinen ya da iddia edilen asker ve sivil kişilerden gelen “bilgileri”, sahte olduğu sonradan belirlenen “kanıtları” irdelemeden yayımladıkları, yine Cemaatçi oldukları artık şüphe götürmeyen savcılara ilettikleri bilinen bir gerçektir.
Ama bu gerçek, yalnızca Ahmet Altan’ın gazeteciliğini yine gazetecilerin, aydınların, bu konuya kafa yormuş kişilerin değerlendirmesine yol açmalıdır, başka bir şeye değil. Ergenekon, Balyoz davalarında hayatları kararmış, zarar görmüş olanlar da bu türden bir değerlendirmenin yapılmasından ve Taraf türü gazeteciliğin kabul edilemez olduğunun saptanmasından mutluluk duyacak ama büyük çoğunluğu konuya intikamcı duygularla yaklaşmayacak, gözaltı kararlarını kınayacaklardır. Bu arada Taraf gazetesinin yaptığı “gazeteciliğin” iktidarca hoş karşılandığını, iktidar yanlısı ya da “zamanın ruhu”na uyan gazeteler, TV kanalları tarafından aynıyla sürdürüldüğünü, Taraf lokomotif işlevini yerine getirse de o tür gazetecilikte Taraf’ın yalnız kalmadığını bilmekte yarar var.
Bütün bu gerçekler ya da iddialar Ahmet Altan’ın “subliminal”; gizli, ima yoluyla, üstü örtülü bir şekilde darbeyi öngördüğü, desteklediği iddiasını, gözaltı kararını haklı çıkarmaz. Bu türden iddiaların sağlam kanıtlara dayanması gerektiği ortadadır. Nihayet bir TV programında beğenin beğenmeyin görüşlerini açıklayan, gazetecilerin, konuşmacıların gözaltına alınması sürdürülen cadı avının çapının gittikçe genişlediğini gösterir. Haksız, hukuksuz bir şekilde gözaltına alınan yazarların, gazetecilerin mağduriyetinin kısa zamanda sona ermesini dilemek, (umarız Altan kardeşler, tutuklu gazeteci ve yazarlar bu yazı yayımlandığı saatlerde serbest kalmış olsunlar) bunun için çaba göstermek aydın, demokrat olmanın gereği, boynumuzun borcudur. Bu arada Altan kardeşlerin mağduriyeti, etik olmayan, ilkelere uymayan gazeteciliğin, pek çok konuda Türkiye’nin geriye gidişine destek olmuş “görüşlerin” aklanmasına yol açmamalı, o konuda epeyce eksik kalmış ciddi eleştiriler daha kapsamlı olarak sürdürülmelidir.
Cadı avının terör bahanesiyle yaygınlaştırılacağı tahmin edilebilir bir gelişmeydi. Aslı Erdoğan ve Necmiye Alpay’ın tutuklanması, akademisyenlerin hiçbir şekilde ilgilerinin olamayacağı iddialar öne sürülerek üniversitelerden uzaklaştırılmaları darbe soruşturmalarının başka amaçlar için kullanıldığını gösterdi. Umarız ana muhalefet de bu konu üzerinde duracak ve zararların giderilmesi için çabasını yoğunlaştıracaktır.

Futbol olunca dil önemini yitiriyor mu?
Futbol yazarlarının tribün ve tartışma dilini anlamakta güçlük çekiyorum... “Tekerrüre iptilayız” başlığı Türkçeye saygılı Cumhuriyet’e yakışmıyor. İslam Çupi’nin “tekerrür iptilamız”, “tekrarlama tiryakiliğimiz” ya da “yineleme bağımlılığımız” olabilir; sıfat ve isimden fiil de yapılabilir ama isimler fiil gibi çekilemez, gözlemci hakemler ihtar değil faul vermeli. Saygılarımla... Bozkurt Güvenç

Filmlerin sonunu yazmasanız
Son zamanlarda Sungu Çapan, yazılarında eleştirdiği filmin komple konusunu ve sonunu da yazmakta. Bu durumda, o filmi seyretmemiş olan bir kişi için artık bu filme gitmenin bir anlamı da kalmamaktadır. Halbuki, yazıda filmin komple konusu ve sonu yazılıyorsa; okuyucunun önceden uyarılması gerekir. Bu durumun dikkate alınmasını rica ederim. Saygılarımla... Cem Sağmanlı

Markalar marka olarak kalsa
09 Eylül 2016 Cuma günü 09.41’de yayımlanan “AKP’den Atatürk’e Meclis’te Ambargo” başlıklı haberde, muhalefet kulisindeki locanın hiltiyle kırılmasından bahsedilmiştir. Hilti, beton kırıcıları ile ünlü bir markadır ve bu sebeple “hilti” ifadesi yerine “kırıcı” ya da “beton kırıcı” ifadesi kullanılması daha doğrudur. Bahsettiğim ilişki halk arasında tüpün Aygaz, kâğıt mendilin Selpak şeklinde söylenilmeye alışılmış olunması gibidir, zararsız ancak yanlıştır. İyi çalışmalar dilerim. Saygılarımla. Ahmet Güler

Yüzde hesabınız yanlış
Sevgili Cumhuriyet ekibi, gazetenizin yıllardır okuyucusuyum ve severek, güvenerek haber aldığımı düşünüyorum... Ancak gazetenizin yaptığı bir haber maalesef bazı haberleri ciddiyetsizlikle yaptığınızı gösterdi. “KPSS alan bilgisi” sınavı için yaptığınız haberde “Öğretmenler sınavda kaldı” demişsiniz. “En yüksek ortalamayı yüzde 30’larda Türkçe en düşük ortalamayı yüzde 9’lar ile matematik aldı” diye yazmışsınız. Verdiginiz sayılar yüzde başarıları değildir... 50 soruda branş branş adayların yaptığı ortalamadır. Bu bağlamda bir matematik öğretmeni olarak gerçekten endişe duyuyorum. Ya yüzde hesabını bilmeyen, matematikten gerçekten anlamayan ya da okuduğunu kavrayamayan, Türkçe bilmeyen bir ülkeyiz... Ayrıca alan sınavında matematik için ayrılan süre 50 soru için 75 dakikadır. Akademik sorular için bu süre son derece yetersizdir... Sınavda 32.25 alan neti yapan bir öğretmenim, yine de sistemin yanlış olduğunu söylüyorum. Yorum sizin... Serap Tırampetçi  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları