Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Su Akar Yolunu Bulur

15 Haziran 2016 Çarşamba

Fransa’da işçi sınıfı ayakta. Bu basit, sıradan cümle bile bizim gözü kör, kulağı sağır medyamızda kendine bir yer bulamıyor. Bulsa da şöyle buluyor; “Teröristler Fransa Cumhurbaşkanı’nın elektriğini kestiler”, “Avrupa Kupası terör olaylarının gölgesinde başladı.” “Neden böyle” diye sorduğunuzda alacağınız yanıt, ya “sayfalarda yer sıkıntısı” ya da “her gün bir iki haber giriyor işte” şeklinde olacaktır. O bir iki haber de... işte örneklerini yukarıda okudunuz. “Neden görmüyorlar” sorusuna ben daha kestirme bir yanıt vereyim; refleks. Ne refleksi olduğunu, nasıl bir refleks olduğunu sonra tartışırız.

***

Türk medyası bir iki örnek, bir iki internet sitesi dışında Fransa’yı görmemekte ısrar etsin; biz görelim ne olup bitiyor: Fransa her zaman korkutucu bir ülkedir. Pek çok “musibetin” kaynağıdır. Dünya işçi sınıfı tarihine pratiğin teoriye katkı yaptığı büyük deneyi; Paris Komünü’nü armağan eden ülkedir. Daha öncelerine gittiğinizde Aydınlanma ışığının pırıl pırıl parladığı memlekettir. 1789’un vatanıdır. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazilere direnen partizanların yuvasıdır. 1968’in “Yeter, artık biz konuşacağız” diyen gençlerin sokaklarıdır. Hepsini özet geçelim; bunca çabaya, teröre, baskıya rağmen sindirilemeyen, grev denilince ilk akla gelen, kelimenin anayurdu, şalteri indirmekte ikircikli davranmayan işçi sınıfının, duvarlarında hâlâ Marx’ın fotoğrafı asılı fabrikaların diyarıdır. İşte onlar ayaklanıyor.

***

Avrupa’nın egemenleri, tekelleri, tekel medyasının önde gidenleri telaş içindeler. Görmezden gelmek yerine cepheden saldırmalarının nedeni budur. Örnek ister misiniz? Tagesspiegel: “Tarihe ayak uyduramayanlar”; Frankfurter Algemeine Zeitung: “Kundakçılar”; Die Welt: “Oyunun sonuna geldiler. ”Örnekleri çoğaltmak mümkün. Avrupa korkuyor. Korkunun iki nedeninden birisi ve irisi; işçilerin yeniden sınıf bilinciyle ayağa kalkmakta oluşu, gençlerin tüm dünyada bu arada Türkiye’de düzene sırtlarını dönmeye başlamaları. İkincisi; can havliyle durdurmaya çalıştıkları parçalanma tehlikesidir. Birleşik Krallık, İngiltere halkı, AB ’den ayrılma kararı verir diye kâbus görüyorlar. “Brexit, Brexit” diye sayfaları doldurmaları, her türden tehditle, şantajla “tehlikeyi” önlemeye çabalamaları bundandır.

***

Kazanabilirler mi? Bu işlerde kazanmanın kaybetmenin ölçüsü, ölçütü farklıdır, değişiktir. Hangi taraf geleceğe doğru ilerliyor, kendini geleceğin parçası, aklı olarak görüyorsa önünde sonunda o kazanır. Tarih bir kere daha devreyi tamamlıyor. Kuşkusuz sinemaların klimalı salonlarında oturup bekleyenlerin determinist kaderciliğinden söz etmiyoruz ama Can Yücel’in dediği zamanlara az kalmıştır; “hava döndü işçiden işçiden esiyor yel.” İyimserlik mi? Belki. Neden olmasın; karamsarlarla, gazete sayfalarını sistemin her yere sızmış refleksiyle dolduranların magazin haberleriyle, dedikodu sütunlarıyla mı vakit öldüreceğiz. İşte bakın; ne Futbol, ne Fado, ne Fiesta işe yarıyor artık.

***

Bizde neler oluyor peki? Bakmayı biliyor ve görmek istiyorsanız göreceksiniz. İstemiyorsanız da kimin umurunda; su akacak, yolunu bulacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları