Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Sarığıgüzel Asaf Paşa Ne Dedi?

14 Ekim 2016 Cuma

Dışarıda maceraya girmek istiyorsanız, içeriyi “düzlemek” zorundasınız. Ya da tersi; içeride işler kötüye gidiyorsa bir macera, gereksindiğiniz kitle isteğini size sağlayabilir; yığınların “korku” ile “kahramanlık” arasında gidip gelen psikolojisini kullanabilirsiniz. Tarihte benzer politikaların zaman zaman tuttuğu görülmüştür. Savaş ruhunun, otoritenin egemen olduğu koşullarda, “boyun eğmenin erdemi” Heidegger gibi filozofları bile yedeğine alabildi. Öyleyse büyüyen tehlike, küresel ekonomik krizler, çözümü bölgesel savaşlarda, vekâlet savaşlarında arayan uluslararası güçlerin dalaşmasıyla da ilişkilidir.

***

Bu durumun küresel çapta net bir tablosunu dün Ergin Yıldızoğlu yazdı. Demek ki tehlike içerideki macera heveslerini, heveslilerini de kışkırtacak biçimde büyüyor. Daha da önemlisi bu heveslerin hükümet - devlet politikalarına dönüşme yolunda olmasıdır. Bu gidişin karşısına çıkacak muhtemel güçlerin etkisizleştirilmesi, üniversitelerin boşaltılması, biat etmeye hazır, üniversite fikriyle, fakülte anlayışıyla ilgisiz kişilerle doldurulması hızlandı. Emre Kongar Hoca’nın tabiriyle “post mortem darbe” dönemi bu konuda 12 Eylül’den daha başarılıdır.

***

Bin defa bozulmuş eğitim sisteminde bu kez “imam hatipleştirme” dönemine geçtiler. Bu, iktidarının sürekliliğini sağlama, laiklik karşıtı dinci ideolojinin egemenliği demektir. Artan macera hevesini tamamlayacak, kitleleri yönlendirecek, onları “korku” ile “hamaset” arasında gidip gelecek bir psikolojiye boyun eğdirecek bir ideolojidir bu. Saldırı şimdi eski ortak Gülen Cemaati’nin boşluğunu doldurmaya aday cemaatler ve resmi eğitim stratejisi ile gerçekleştiriliyor. Tehlike, macera eğilimi ile bu hazırlığın tencere kapak gibi birbirine uygun düşmesindedir.

***

Üç olgu bir araya geliyor: İdeolojik saldırı, sonu belirsiz macera hevesi, otoriterleşme. Bu durum laiklik için, barış için mücadele ve otoriterlikle hesaplaşma hedeflerini halkın önüne koyar. Üç ayaklı projenin, uluslararası planda dişli hasımlarla pazarlık yapılabileceği, onların otoriter ve dinci bir rejimin meşruiyetini tanımaya zorlanabilecekleri saptamasına dayandığı bellidir. Kuşkusuz bu olanaklı ve olasıdır. Ama bunu ancak itiraz edenleri, edebilecekleri, kitle örgütlerini, medyayı, aydınları, kültür dünyasını sessizleştirerek yapabilirsiniz. Zor bir iş olduğunu herhalde proje sahipleri de biliyordur. Türkiye’de kimileri “tamam bu iş bitti başa döndük” dese de başa döndüğümüzü sanmıyorum. Büyük, boyun eğmez, cumhuriyetçi, laiklik savunucusu, demokrat, kulağı solda bir kitle her gün sesini duyuruyor.

***

Devlet kadrolarını, üniversiteleri “boşalt - doldur” esasına ve iddiaya göre “liyakat” esasında gericileştirmeye çalışanlara meydanın kolayca terk edilmeyeceğini göstermenin, eski zamanlardan, Sarığıgüzel Asaf Paşa’nın, Kayahan Özgül’ün Osmanlı’nın Hazanında Gazel Dökümü derlemesinde yer alan bir beyitiyle seslenmenin zamanıdır:
“Sühan-şinaslık ancak zamanede Asaf / Dürug u mel’anet ü hilede liyakat imiş” “Günümüzde geçerli söz yalnızca Asaf / Hile melaneti yalanında liyakat imiş”
Hilenin, yalanın, kötülüğün her türü piyasayı sardı; liyakat diye satılıyor. Bize düşen bu kofluğu göstermektir. Solun sözün doğrusunu arayıp bulmak için iğnenin ucundaki melekleri çarpıştırması ise vakit kaybıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları