Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Karanlıkta Değil, Işıkta...

31 Ocak 2014 Cuma

Ekonomiyle politikanın iç içeliği, diyalektik ilişkisi kimi zaman kendini çok açık, net bir biçimde gösteriyor. Böyle zamanlar belki de tarihin sıkıştığı zamanlardır. Çakışmada paradokslar, birinin diğeri ile ilişkisindeki karmaşıklığın yoğunlaşması, politik alanda her zaman gereksinim duyulan kolay çözümlerin ya da kendini çabucak ortaya koyan tahlillerin zorlaşması böyle zamanların işidir.
Türkiye’nin Batı dünyası ile olan ve gelişmeleri büyük ölçüde belirleyen ilişkisi hiç bu kadar bire bir ve aynı zamanda karmaşık olmamıştı. Batı’nın Doğu ile çok hızlı değişen çıkar ilişkileri piyasasının ortasında kalan Türkiye, dış politikada bile etken olan rejim kavgasının zayıf düşürdüğü bir ülkedir artık. Rejim kavgası sistem kavgasına dönüşmediği sürece de kendine sağlam bir rota çizemeyecek, olup bitenleri kavramak her geçen gün biraz daha zorlaşacaktır.

***

Bugünlerde herkesin diline pelesenk ettiği döviz - faiz tahterevallisi ne kadar gerçekçidir ya da ABD Merkez Bankası’nın uluslararası piyasayı derinden etkileyen tahvil alımını 10 milyar dolar daha kısması yolsuzluk ekonomisinin “yöneticilerini” ne kadar korkutmuştur bilemiyorum, ama gerçeğin bu anlatılanların dışında bir yerde aranması gerektiğini biliyorum. Anahtarı karanlıkta aramaktan vazgeçmek ve gün ışığına çıkmak zorundayız.
Çare orada, ışığın olduğu yerdedir.

***

Bunun için politik alanın sahte çelişkilerine, paradokslarına teslim olmamak gerekiyor. 12 yıldır köklü bir rejim değişikliği için yoğun çaba harcayan, bunun için yasaları zorlayan, Batı’nın yüzyıllar sürmüş mücadelelerle ulaşılmış, “demokrasisini” liberallere örnek göstererek takıyyenin zirvesine çıkan iktidar, bu yoğun sis perdesinin altında hapishaneleri doldurdu. Laikliğin beceriksiz savunucularını kolaylıkla yendi ve her darbede biraz daha gericiliğe kapı açtığı halde cemaatlerin her nedense korkulu rüyası olan TSK’yi ehlileştirmeyi başardı.
Şimdi ise “demokratikleşme” zamanının geldiğini söylüyor. “Demokrat iktidar” Cemaat’in denetimi altında olduğu söylenen özel yetkili mahkemeleri kapatacak, içeridekilerin özgürlüğünü pazarlık masasına yatıracak, bilmem kaçıncı “demokratikleşme paketi” yürürlüğe girecektir. Çekilenler insanların yanına kâr kalabilir ama ne yapalım, tarih böyle bir şey değil mi?
Bu analizde aksayan bir şey yok mu sizce?

***

Bu “demokratikleşme adımı” aynı zamanda artık inkâr edilemez hale gelmiş yolsuzlukların zorba yöntemlerle kapatılması eylemleriyle eşzamanlıdır. Her biri, üst düzeylerde “yukarı” ile bağlantılı ve hâlâ geçerli yasalar gereği Yüce Divan’lık suç niteliğindedir. Hep birlikte seyrettiğimiz tabloda ise şu gelişmeleri görüyoruz: Yüzlerce savcının yığınsal bir şekilde yerleri değiştiriliyor, soruşturmaları yürütenlerin ellerinden dosyalar alınıyor, bakanlar hakkında düzenlenen fezlekelerin içeriğinin ortaya çıkması engelleniyor, yolsuzluk sanıklarının kısa sürede serbest kalması, yeni gözaltıların yaşanmaması için önlemler alınıyor. İktidar 3000’i aşkın savcının Cemaatçi olduğuna, Silivri’nin, Hasdal’ın, Cemaat’in “bağımsız” eylemiyle doldurulduğuna inanmamızı istiyor. Gerçeğin yarısıyla yetinmemizi, kendisini temize çıkarmamızı istiyor bizden.
Kendimizi kandırmayalım, ÖYM’lerin kalkması içeridekilerin nihayet özgürlüklerine kavuşma ihtimalinin ortaya çıkması, iktidarın sıkıştığı yerden kurtulmak için verdiği tavizlerdir ve bu tavizlerin içinde yolsuzluk ekonomisinin aklanmasını, iktidarın ayakta kalmasını sağlayacak önlemler gizlidir.
Paradoksa teslim olmayalım, çelişkiyi çözecek anahtarı karanlıkta aramayalım.
O kaybettiğimiz yerde değil, ışığın altındadır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları