Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Karanlık Dünyanın Egemenliği

19 Şubat 2016 Cuma

“Terör” kavramı durumu anlamak, anlatmak için artık yetersizdir. Durumu birkaç cephede sürüp giden savaşın Türkiye’nin metropollerine uzanması olarak anlaşılması daha doğru olacaktır. “Ankara saldırısını YPG’nin gerçekleştirdiğine” ilişkin Başbakan Davutoğlu’nun PYD lideri Müslim tarafından kabul edilmeyen açıklaması saldırının sonuçlarını derinleştiriyor; savaş gibi vahim ihtimalleri gündeme getiriyor. Kuşku gerçeğin anahtarıdır. O nedenle de açıklamayı bu anahtarın ışığında görmeyi sürdürmekte yarar var. Ama bir gerçek gün yüzüne çıktı; çapı genişleyen çatışma büyük devletlerin müdahalesi, çatışması olmaksızın düşünülemez. Sonrasını hesaplamak ise artık mümkün değildir.
Demek ki halk bugün düne göre daha ağır bir tehdit altındadır.

***

Çok yönlü, çok ortaklı, karışanı görüşeni, savaşı yönetme, yönlendirme çabası içindeki büyük devletlerin, istihbarat birimlerinin devrede olduğu bir süreçten, bir savaştan söz ediyoruz. Bu savaşta kendisini “savaşın etkin öznesi, sonuçları dikte ettirme yeteneğindeki güç” zanneden, her gün biraz daha bataklığın derinliklerine çekilen ise ne yazık ki Türkiye’dir. Kuşkusuz Türkiye derken iktidarıyla, muhalefetiyle bugünkü politikasız Türkiye’yi anlatmak istiyoruz.

***

Saldırı ile ilgili kanıtları umarız yakında göreceğiz. Kimin yaptığı ne için yaptığı gizli kalacak değildir. Kıyım IŞİD’in dergisi Konstantiniye’de yer alan Türk ordusunu hedef alan tehditlerle de uyuşuyor. Ama biz açıklamayı esas alalım; eğer anlatıldığı gibi, ABD ile birlikte çalışan YPG’nin misillemesi ise ya da AKP iktidarı gerçek ne olursa olsun böyle olduğunda ısrarlı ise Türkiye savaşa sürükleniyor demektir. Böylece “güvenli bölge” ya da “karadan müdahale” gibi konularda Batı’yı ikna etmekte zorlanan AKP için elverişli ama sonuçları bakımından tehlikeli bir zemin ortaya çıkmış sayılabilir.

***

Savaşın ya da terörün kurbanları her zaman halkın çocuklarıdır. Bu gidişe son verebilecek bir güç yok. Amacına ulaşmak için zücaciye dükkânına giren fil gibi davranan; ister savaş, ister terör deyin, onunla baş edebilmek için özgürlükleri kısıtlamaktan, yasaklardan başka yol yöntem bilmeyen bir iktidardan söz ediyoruz. Şimdi daha yasakçı olabilmek için yeni bir fırsat yakaladıklarını düşüneceklerinden kuşku duyulamaz. Onlara söylenecek olan şudur: Halkın özgürlük alanını sınırlandırırsanız, terörün eylem ve etki alanını genişletmiş olursunuz. Halkın boğazını sıkan, baskıyı, zorbalığı yaygınlaştıran, yasal alanını daraltan güvenlikçi politikalar, savaşın ajanlarının, terörün, ortaçağ kaçkınlarının içinde kolayca yüzebileceği karanlık âlemin, yeraltı dünyasının genişlemesine yol açar.

***

Hiç kuşku yok bu karanlık âlemde yasa hukuk tanımayan güçler, kontralar, “derin devlet” örgütleri de at koşturacaktır, koşturmaktadır. Peki, halk ne yapsın? Savaşın kentlere uzanan ateşiyle mi, hangi köşeden çıkacağı belirsiz bombalarla mı, yoksa boğazını sıkan yasalardan güç alan “derinlerle” mi uğraşsın; hayatı nefes alınmaz hale getiren, hiçbir işe yaramadığı birbirini izleyen kıyımlarla kanıtlamış, her zaman halkın hakkını koruma eylemlerinin karşısına çıkartılmış “güvenlikçi politikalar”la yaşamaya mı alıştırsın kendini.
Hak aramak, nefes almak, gerçekleri öğrenmek yasaklanıyorsa, yaşamak denir mi ona...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları