Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Kanun Diye Kanun Diye...’

10 Haziran 2016 Cuma

Geçen yıl Yordam Kitap’ın kitaplığımıza kazandırdığı “Osmanlı’dan Günümüze Türkiye’de Siyasal Hayat” adlı çalışmanın önsözünde 70’li yılların Hukuk Fakültesi’nde adı anılmadan ne hukukun ne güncel siyasetin anlaşılabileceği Profesör Tarık Zafer Tunaya’dan bir alıntıya yer veriliyor. Tunaya, “Siyasal hayat, aslında, siyasal iktidarın kullanılması, önerilmesi, el değiştirmesi için yapılan savaşlardan ve savaş tertiplerinden ibarettir” diyor. Demek ki görünen siyasal aktörlerin ötesinde güçlerin işe karıştığı, yalnızca kapalı kapılar arkasında iş çevrilen, sonuç alınan bir mekanizmayla sınırlı olmadığı karmaşık bir hayattan söz ediyoruz.

***

Çok konuşan siyasilerin faaliyetleri gelişmeleri açıklamaya yetmez. Arka planda, içeride, dışarıda başka güçlerin, halk sınıflarının çatışmasının bulunduğunu söylemek yalnızca teorik bir çıkarsama değildir. Şimdilik kendi çıkarlarını bilen ve ona göre politika oluşturanlardan söz edemiyoruz. Ama karmaşıklaşan, halkın doğrudan müdahalesinin giderek arttığı bir savaş meydanında olduğumuz da kesindir. Gördüğümüz; gelip geçici zaferler, ağır yenilgiler, çoğu zaman ter ve kandır. Şair İsmet Özel’in “ölüyoruz demek ki yaşanılacak” dediği zamanlardayız. Karmaşık siyasi ilişkilerden güç alan, içerisi dışarısı iç içe geçmiş siyasetin kirli dünyasındayız.

***

Peki, nereye gidiyoruz? İktidardakilerin bilinçli bir şekilde yönetebildiği bir süreçten söz etmek mümkün değil artık. İdeolojik, politik hedefleri konusunda bile kafaları karışıktır. Sürükleniyorlar. Özellikle dış politikadaki beceriksizlikleri içeride görece daha katı görünen ideolojik saplantılarını da tehlikeye sokuyor. “İslamcı otoriter bir Türkiye” yaratmak isterken hesaplaşmak zorunda kaldıkları tarihin her adımda ayaklarına dolandığını gördükçe çılgınlaşmaları, “tek, tek, tek” diye çığlık atmaları bundandır. Kolay olmadığını gördüler; o nedenle de “hedefe süreç içinde, takıyyeyi elden bırakmadan ulaşma planını” bırakma gereği duydular.
Kördüğümü kılıçla kesmek istiyorlar.

***

Tevfik Fikret 1. Meşrutiyet’e bağlanan ümitlerin sönmesi üzerine şöyle yazmıştı: “Bir devr-i şeamet, yine çiğnendi yeminler / Çiğnendi, yazık milletin ümmid-i bülendi / Kanun diye topraklara sürtündü cebinler / Kanun diye kanun diye kanun tepelendi / Bihude figanlar yine, bihude eninler.” Çok öfkeliydi Fikret. Benzetmeler topaldır ama tıpkı bizim aldatıldıklarını fark eden liberaller gibi hayal kırıklığı yaşıyordu. Tarih kendini sürekli yenileyerek yineler. O nedenle siyaset meydanındaki güçlerin bitmeyen savaşındaki tekrara kulak vermemiz gerekiyor. “Bu savaşı kazanmak mümkün müdür” sorusunun yanıtı, tekrarın aynıyla tekrarına engel olmaktan geçiyor.

***

İktidar sahipleri ne yapacaklarını artık bilemiyorlar. Görüntüdeki üstünlüklerinin gerçeği yansıtmadığını anladılar. “Kanun diye kanun diye” kanunları tepelemekteki ısrarlarının nedeni güçsüzlükleridir. Gelişen; farklı alanlarda genişleyen, ulusal çapta yayılan itirazlar; eksik olan ise itiraz edenlerin siyasal bir özne olmanın çaresini henüz bulamamış olmalarıdır.
Bulduğumuz gün iş bitecek; iktidarı hak etmeyenler kurdukları “tertiplerin” işe yaramadığını, güvendikleri çevrelerin ve kitlenin kendilerini terk ettiğini göreceklerdir.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları