Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Godot Gelebilir mi?

22 Temmuz 2016 Cuma

İktidarların askerlerle ilişkileri, eğer sistem kendisini bu ilişkinin gelgitlerine göre ayarlayamıyorsa, önünde sonunda çatışmaya dönüşür. Sivil-asker düzeneği genellikle “tehlike” karşısında sistemin, rejimin kurtarıcısı rolünü askere verir. Kimi zaman bu düzen bozulur; güç ilişkileri kavgayla sonuçlanır. Yine de sistem her koşulda kendisine uygun bir güç, düzeni yönetecek bir iktidar odağı bulacaktır.

***

Türkiye böyle bir durumu yaşadı, yaşamaya devam ediyor. Çok da güçsüz olmadıkları anlaşılan bir askeri odak, kendisini yöneten eski iktidar ortağının kışkırtmasıyla giriştiği girişimi yenilgiyle kapattı. Anlaşılıyor ki, darbeciler ordu hiyerarşisini darbeye ikna edememiş, sertlik ters tepmiş, yenilgi kaçınılmaz hale gelmiştir. Artık isyana kalkışan, yönetime el koyma niyetiyle harekete geçen askerler ve onun arkasındaki güç, iktidar partisi de dahil içinde yer bulduğu her alandan temizlenecek, bir anlamda iktidar partisi egemenliğini yeniden kuracaktır.

***

İktidarın yeniden kurulmasının aracı olarak “olağanüstü hal” yöntemi seçildi. Askerlere olağanüstü yetkiler veren sıkıyönetim yerine valileri olağanüstü yetkilerle donatan yöntemin tercih edilmiş olması, henüz güven tazelenemediği için anlaşılabilir bir durumdur. Ama bunun sürdürülebilir olduğunu söylemek de zordur. Burada olağanüstü halin hangi güçle uygulanabileceği sorusunun açıkta kaldığı da söylenebilir. Olağanüstü hal ilanının, durumu “sivil darbe” olarak niteleyen muhalefeti sindirmek için yeterli olacağı düşünülüyorsa bunun geçici ve yetersiz olacağı da herhalde görülüyordur.

***

Şimdi yaygın ve umutsuz tartışma olağanüstü hal uygulamasının hangi alanları kapsayacağı, yasada yazılı “yetkilerin” nasıl ve kimlere karşı kullanılacağı meselesidir. Örneğin medya uygulamanın dışında kalacak, düşünce özgürlüğü epeyce kısıtlanmış dar alanda yaşayabilecek midir? Peki, uzunca bir süredir neredeyse askıya alınmış toplantı ve gösteri hakkı kullanılabilecek midir? Akademide, yargıda ideolojik içerik kazanan tasfiye duracak mıdır? İktidarın bugüne kadarki uygulamaları bu sorulara olumlu yanıt vermeyi imkânsızlaştırıyor.

***

Bu gibi durumlarda aydınlar arasında “uyum” ile “itiraz” arasında gidip gelen formüllerin revaç bulduğunu, “olmayacak duaya amin deme” eğiliminin ağır bastığını tecrübelerimiz bize gösteriyor. Kuşkusuz böylesi durumlarda kalıplar, şablonlar, tarihe atıflar ya da teorik metinlerin yol göstericiliği yeterli olmaz. Temel ilkelerden uzlaşmaya doğru ilerleyen tahliller de her zaman niyeti, hedefi belli iktidar güçleri karşısında boyun eğmeye, bir kere daha, gelmeyecek Godot’yu beklemenin devrimci bir tutum gibi gösterilmesine yol açabilir.

***

Hayal kurmak iyidir ama kurduğunuz hayal, koşulların değerlendirilmesinden güç almıyor, verili koşullar ile insanların özgür iradesi arasındaki diyalektiği dikkate almıyorsa, “iktidarı aydınlarla diyaloğa, laiklerle barışmaya çağıran” türden, gerçekleri görmemekte direnenlerle birlikte rüya görmeniz kaçınılmaz olur. Doğrusu, demokratik yöntemlerde ısrar etmek; hak taleplerini yüksek sesle dile getirmek, önceki deneylerden yararlanmaktır. Samuel Beckett’in olağanüstü eserine farklı bir son yazmak, “gelebilir bir Godot” yaratmak, onu sahneye çağırmak yerinde olacaktır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları