Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

‘Finansçı da Finansçı!’

29 Ocak 2014 Çarşamba

Siyasi krizin ekonomideki hani şu hep “teğet geçen” akut krizi zıplattığı iddiasını ciddiye almak gerekiyor artık. Dolardaki artışla Hükümet- Cemaat kavgasındaki paralellik bu iddiayı güçlendiriyor. Dolardaki yukarı doğru hareketin 17 Aralık’tan sonra hızlandığı bir gerçek. Bu bağlantının bir bilim sayılmayan ama bütün diğer bilimlerle ilişkisi kaçınılmaz ekonomi teorilerine uygun olup olmadığını tartışmak ise abes. Temeldeki gerçek çelişkileri bir yana bırakarak yapacağımız her analiz, ekonomiyi yöneten öznelerin; yani faizcilerin, borsacıların, enflasyoncuların, devalüasyoncuların, vurguncu ve kapkaççıların, dolarla euroyla borçlanmış olanların, reel sektör unsurlarının birbiri ile olan ilişkilerine, kavgalarına bağlı ve bağımlı olacaktır.
Ama sonunda hepsinin geleceği yer bellidir.

***

Ortaya çıkan tabloya, pek “bağımsız” Merkez Bankası’nın bir türlü hâkim olamadığı döviz fırlamasının bizi yakından ilgilendiren sonuçlarına bakalım: Tüketim malları ve hizmetlerin fiyatlarında, işsizlikte artış, yani halka havale edilecek fatura kaçınılmaz görünüyor. Merkez Bankası’nı denetim altına alarak duruma vaziyet etmeye çalışan iktidarın gittikçe zayıfladığı ortada; belirtiler AKP’nin seçim öncesi popülist politikalar izlemeye kalksa da bırakın ülkeyi, artık hiçbir şeyi yönetemediğini gösteriyor. Bunun görünürdeki nedeni iç koalisyonun çatlamasıdır. AKP hükümetinin, “2023 mü olur, 2071 mi olur” her neyse, daha bir vakit paralel bir şekilde yürümeyi planladığı Cemaat ile kavgayı derinleştirdiğini biliyoruz.
Ama kavganın neden şiddetlendiğini biliyor muyuz?
Paralel paralel giderken nereden çıktı bu kavga?

***

Birinci teori: Güçlenen iktidarların hedefe tam yaklaşmışken ortaklarını silkelemesinin ezeli bir yasa olmasıdır. Büyük bir voli vuran kovboy önce ortağını temizlemeye çalışır ve gerçekten iktidar olmaktan daha büyük bir voli de yoktur.
İkinci teori; işlerin giderek zorlaşması, iki başlı siyasetin giderek imkânsızlaşmasıdır. Eğer içeride - dışarıda başarısızlıklarla boğuşurken ortağın gittikçe artan itirazları baş ağrıtıyor, ortak, koalisyondaki payını giderek artırıyorsa kavga kaçınılmaz olur.
Gazze diyorsun çelme geliyor, Suriye diyorsun “olmadı bu iş” diyor ortak. Sen “çözüm süreci” falan derken, ortağın el attığı alanlardan “KCK atağı, MİT operasyonu” geliyor. Sen tam “bu TSK işleri halloldu, bir duralım artık” diye soluklanmak isterken, ortakta “yok öyle dava” efelenmesi başlıyor. Eee ne yapacaksın? El mecbur “gazaya” girişiyorsun ki, Pirus zaferine de Kartaca savaşına da razısın artık.
Sen razısın da ekonomi razı mı bakalım?..

***

Ekonomi bilim değil ama yasaları var. Bir yerden doldurduğun zaman öteki tarafın boşalması kader. Finansçıların kayığına binmiş, onların kurallarına göre oynamayı kabul etmişsen, sıcak parasız yaşayamıyor, cari açık sarmalına mahkûm olmuş, gözünü uluslararası sermayeye, finans dünyasına dikmişsen, ille de bilmen gereken, o dünyanın çok çıkarcı, çok kırılgan, çok korkak olduğudur. Havadan nem kapar onlar, nazenindirler, paylaşmayı hiç sevmez, aslan payını isterler hep.
Tıpkı paralel dünyadaki ortağın gibi.

***

Ama işte siyaset tıkandı. Böyle zamanlarda ekonominin ve siyasetin ihmal edilen, önemsiz, çantada keklik sayılan gerçek özneleri devreye girebilir. Bir de bakarsın Timur Selçuk girmiş koluna Orhan Veli’nin, sanki o eski besteyi söylüyor: “Pireler devleri yutacak, kısa çöp uzundan hakkını alacak.”
Hatırladın mı bilmiyorum, ama zamanı geliyor yavaş yavaş...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları