Diyorlar ki, “AKP Suriye politikasını değiştirsin”; değiştiremez. Yine diyorlar ki, “AKP laiklik konusunda geri adım atsın”; atamaz. Yine hep ve ısrarla diyorlar ki, “AKP çevrecilerle barışsın, Cerattepe direnişine boyun eğsin”; eğemez. Diyorlar ki, “AKP kendi içinden çatlasın; ikiye, üçe beşe bölünsün, bölünsün de kurtulalım”; bölünmez. Biz de böyle bir “kurtuluş stratejisi”nin peşine düşmüşsek, hiç hayal kurmayalım; kurtulamayız.

***

Neden Suriye politikasını değiştiremez? “Osmanlı’yı diriltmenin, İslamcı ülke kurmanın, bölgede güç olmanın yolu olarak elde bir tek bu fırsat kaldı” diye düşündüğü, durmanın düşmek demek olduğunu bildiği için değiştiremez. Sürekli olarak yalana dolana çarpıtmaya başvurmalarının nedeni budur. Beceriksiz tevile kimse inanmıyorsa yapılacak iş, dilde, söylemde, kavramlar dünyasında ısrar etmektir. “TAK olsa da olmasa da YPG” demekteki inatlarının nedeni budur.

***

“AKP laiklik konusunda tutumunu biraz yumuşatsın, başkalarının yaşam tarzına saygılı olsun, türbansa türban, işte orada kalsın” diyenler de yanılıyor. Kalamaz. Kalırsa kendini inkâr etmiş, varlık felsefesini terk etmiş olur. Bu nedenle ne kadar “zayıf halka” olursa olsun “İslamcı parti” olmaktan vazgeçmeyecek, daha “ileri” adımlar atmayı sürdürecek, şeriat ilan etmenin sınırına kadar, ömrü vefa ederse yürüyecektir.

***

AKP çevre konusunda geri adım atamaz. Atarsa iktidara geldiği ilk günden bugüne dayandığı tek temel olan “inşaatla, madenle ölümüne büyüme” tezini terk etmiş olur. Kapitalizmi böyle anlıyorlar. Ticaretten başka bir şey bilmiyorlar. Ne varsa satıp savmalarının nedeni budur; sistemin kendini sürekli yeniden üretmesi gerektiğini bilemeyecekler. Bu nedenle de daha çok ideolojik yaklaşımla “faizler yüksek” demekten, cari açıkla idare etmekten vazgeçmeyecekler. Ciroyu kâr zanneden akşam olunca da parayı pavyonda çarçur eden müflis tüccardan farkları yoktur. Rant, çabuk ve kolay para heveslerinin, ağaç kesmelerinin, yeşili bir tek musallada sevmelerini nedeni budur.

***

AKP içinde ortaya çıkan “muhalefet” muhalefet değildir. Daha çok, “yeteri kadar suça ortak olduk, bundan sonrası tehlikelidir, başımız belaya girer, ufak ufak kirişi kıralım” diyenlerin hareketidir. “Tehlike büyüdü; geri adım atması imkânsız olan bu yönetim bizi de sürükler, vakit bu vakit” diyenlerin ürkek eylemidir. Peki, kötü mü? Ne gerekçeyle olursa olsun, AKP’nin içinden birilerinin çıkması, olup biteni açıklaması iyi olmaz mı? Olur kuşkusuz; ama bu ülkeyi AKP’den kurtarmayı, önünü açmayı düşünenlerin stratejisi olamaz, olmamalıdır.

***

AKP farklı politikalar üreterek, esneyerek ömrünü uzatma yeteneğine sahip bir parti değildir. Kuruluş felsefesi daha ilk günden farklı yazılmış, farklı bir partidir AKP büyük bir iddianın, “Türkiye’yi İslamcı bir ülke yapma” iddiasının sahibidir. En küçük bir yalpalamanın, en küçük bir tavizin yıkıma yol açacağını biliyorlar. “Durmak yok yola devam” demelerinin nedeni budur.

***

Bu katılıkları, gidişe dur demek isteyen varsa, onların stratejilerinin temeli olmalıdır. Uzlaşarak durumu düzeltme hevesinde, rüyasında olanlara söylenmesi gereken budur. Peki, ama kime diyoruz ki biz, duyan var mı? Hâlâ “komisyon da komisyon” diyenlerin, “alırız - veririz” diye hayal kuranların kulakları sağır mı?
Yazı İşleri’nin bu yazıya hangi sayfada yer bulacağını bilemiyorum. Umarım 7. sayfaya, kendi sayfasına dönmüştür.