Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Dünya İşleri, Memleket İşleri

16 Ağustos 2017 Çarşamba

Tutuklu sosyal gerçekten soyutlanır, zaten amaç da budur; kişiyi hayattan koparmak, bir kurgu içine hapsetmek, sanal bir dünyada yaşamaya zorlamak. Buna direnmezseniz, direnemezseniz savaşı yitireceğiniz kesindir. Şu geçen 9 ayda öğrendiğim, aldığım ders buydu. Ama dışarıda da sanal bir dünyanın dertleriyle hayatlarını kurgulayanların; dünyanın, ülkenin gerçek dertleri, sorunları yerine başka “entelektüel” şaşkınlıkların, hırsların peşine düşenlerin çokluğuna şaştım kaldım.
Gerçekleri görmemekteki inadın bulaşıcılığı ise beni ürküttü.
Oysa dünya da, o dünyanın her türlü kötülüğe açık parçası Türkiye de yangın yeridir. Alevlerin temelden çatıya her yeri sardığı gözle görülüyor. Dert çoktur; çabalayan çok olsa da, hemdert yok gibidir. Kimileri ise çözüm arayışının değil sorunun parçası olduğunu unutmuş, “hep ben bildim, en iyi ben biliyorum, kuşku bana yakışmaz” demekte, sürekli sağa çeken “boyun eğme zamanıdır” çağrısına dümen kırmakta ısrarlıdır.
O bireysel dertlere, entelektüel heveslere, hırslara çare bulamayacağız.
Eskilere döneceğiz; çareyi o eskimeyen eskilerde arayacak, büyük bir olasılıkla orada, oralarda bir yerlerde ışığı göreceğiz.
Bunun yolu, öncelikli koşulu dayatılan irili ufaklı sanal gerçekleri; “post truth”ları reddetmektir.

***

Birileri Cumhuriyet gazetesini yok etmeye karar verdi. Bunun için hükümet katlarına ulaştı, savcı kapılarını aşındırdı, eski arkadaşlarını suçlamakta yarıştı. Gazeteyi içerden çökertebilmek için arkadaşlarının tutuklu olmasına aldırmayanları harekete geçirdi.
Şimdi yeni bir aşamaya geçildiği kanısındalar; “tamam, şimdi tam zamanı” heyecanı ile yazıp çizmekteler. Yazdıklarının, çizdiklerinin ne gerçeklerle, ne dünya ile, ne Türkiye ile, ne başımızdaki dertlerle ilgisi vardır. Gazetenin ilkelerini hiçe sayan bir yazarın durumundan “vazife” çıkaranların; “atmasaydınız” diyenlerle, “baştan neden kapı açtınız” diyenlerin ortaklığı, gazetenin başına çorap örmek isteyenlerle işbirliğinin, belki de bu utanılası işbirliğine gönülsüz boyun eğmenin işaretidir.
Gazete ise başka bir gerçeğin peşinde, dünyanın ve Türkiye’nin derdindedir.
Ben de gazetenin derdindeyim.

***

Benzetmeler topaldır derler, ama benzerler. Silivri’de denemiştim, şöyledir:
“Ansızın solar / üstünde bir çiğ damlası / yavaşça toprağa iner sonra o ‘jale’/ öyle derdi eskiler.
Ansızın solar siz bilmezsiniz / ‘kemiyetin keyfiyete’ dönüştüğü andır / suyun ‘tabahhur’ ettiği an yani / öyle derdi eskiler
Sonra ansızın solar / zamanı gelmiştir bir filizin / yeni bir sabahın/ ‘post’ olmayan, ‘alelade’ gerçeğin / ‘hilafsız’ olanın yani / öyle derdi eskiler.”

***

Ne diyor peki şimdi eskiler?
Benim eski ustalarım gerçeği, gerçeğin yolunu söylerler. Onlardan öğrendiğim; sanal gerçeklerden uzak durmak gerektiğidir. Gazetenin derdi, büyük bir buluşmanın sesi olmaktır bana soran olursa. Bunun için de gazete “post truth”çularla, hırsları boylarını aşmış olanlarla, arkadaşları tutuklanınca sevinip olmadık işlere girişenlerle değil, solla, yüreği solda atanlarla buluşmak durumundadır. Gazetenin yöneticilerini, yazarlarını FETÖ’cülükle suçlama utancıyla bir ömür boyu yaşamaya mahkûm olanların yanında yer almakla ya da yeni bir liberal dalganın üstünde sörf yapmak isteyenlerle birlikte “zamanın ruhuna” boyun eğmekle olacak işler değil bu işler.
Dünya işleri, memleket işleri bu işler…  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları