Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Devlet Kendini Savunuyor

05 Ocak 2014 Pazar

Düzen belirli kesimler için güvence anlamına gelir. Sermaye, kapitalizmin genel kuralları içinde kendini rahat hisseder ve öyle hareket eder. Onun bir “kurtlar sofrası” olması yani rekabet denilen sihirli ortam, cennetin kabul edilmiş kuralıdır. Yine kapitalizmin genel kuralları her zaman için kapılar açmanın bin bir yolunun olduğunu öğütler ve bunun yolsuzluk, rüşvet adı altında yasadışı sayılmasını da rekabetin sihri içinde eritir.
Ama kimi zaman bu sihrin bozulduğu, cennetin karardığı, ışıkların söndüğü muktedir olanların iktidarının sarsıntı geçirdiği de olur.
Öyle zamanlardayız.

***

Bu zamanların başlangıç günleri, serbest piyasacılığı değişmez olarak kabul etmiş, sisteme karşı her türden eleştiriyi yasadışı saymış devletin, sistemi değil ama rejimi değiştirme çabalarıyla karşılaştığı günlerdir.
Rejimi değiştirmeye niyetlenenlerin büyükçe bir oy desteğine sahip oldukları biliniyordu ama tek bir partinin değil, bir iç koalisyonun iktidara geldiği o günlerde henüz bilinmiyordu. Sürekli söylüyoruz ya da söyleniyor; bu iç koalisyon aslında başarılı bir işbölümünün nelere kadir olduğunu göstermişti. Bir devletin rejim değişikliğine direnen ya da direneceği varsayılan ordusunun komuta kademesinin dağıtılabilmesi, muvazzaf ya da emekli generallerin tutuklanabilmesi, bir dönem iktidarla uyum içinde çalışmış bir Genelkurmay Başkanı’nın emekli olduktan kısa bir süre sonra “terör örgütü yöneticisi” olduğu iddiasıyla tutuklanması ve hüküm giymesi rejim değişikliği çabasının adımları arasında sayılmalıdır. Kuşkusuz bu arada aydınların, gazetecilerin tutuklanması, sansürün yaygınlaştırılması tüm bu işlerin yapılabilmesinin bir tür önkoşuluydu. Başarıyla gerçekleştirilmiştir.

***

Ama devletler rejim değişikliklerine direnirler. Bu direnişin tanımlanması, aktörlerinin, unsurlarının ortaya konması kolay değildir. Bir tür refleks olduğu söylenebilir belki. Bugünlerde yaşadıklarımız bu refleksin kendini belli etmeye başladığını gösteriyor. İç koalisyondaki çatlamanın bu refleksin ortaya çıkması için uygun koşulları sağladığı söylenebilir. Koalisyon kötü bir şekilde çatladı ve hasar devletin tüm organlarında kendini göstermeye başladı.
Artık devleti yönetmek iddiasında olanlar devlete hâkim değiller. Boşluklar var ve bu boşluklar kadim devleti savunma güdüsü taşıyanları da harekete geçirdi.
İktidar partisi bu durumun farkına varmanın sarsıntısı içinde ideolojik bir travma yaşıyor. Cemaat ise kazandıklarını yitirmenin telaşındadır. Bunca “emekle” kazanılmış mevziler elden gidebilir. Yargıda, poliste, istihbaratta, eğitimde, bürokraside işler karıştı. Aynı kalemlerden çıkan bir yandan sağlam bilgilerle kotarılmış yolsuzluk soruşturmalarının, diğer yandan asıl tehlike olarak ortaya çıkan Gezi direnişçilerini “terörist” ilan eden iddianamelerin durumu kurtarmaya yetip yetmeyeceği belirsizdir. Bu arada Kürt milletvekillerinin serbest kalıyor olması, affa benzer girişimlerle “bin bir emekle oya gibi örülmüş” davaların yeniden görülmesi ihtimali onları üzüyor, dahası korkutuyor.
Devlet refleksinin harekete geçtiğini ise henüz kavrayamadılar.

***

Hapisteki eski Genelkurmay Başkanı’nın yazdığı kitapta Nâzım’dan söz etmesi ve ona “bizi affet büyük Türk şairi” demesi ise tarihsel bir ironidir. Nâzım’ın yurtseverliğini bir kere daha keşfediyorlar. Bu işe yarar ama onun gerçekte kim olduğu da saklı kalabilmelidir. Sosyalizmi bu işe karıştırmamak gerekir. Devlet refleksi çok yönlüdür ve işte böyle bir şeydir.
Nâzım ise böyle övgülere alışıktır; o çok uzak zamanlardan bugünlere bakar ve şöyle söyler: “Sevdalınız komünisttir/ on yıldan beri hapistir/ yatar Bursa kalesinde”  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları