Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Cumhuriyet Gazetesini Kimler Temsil Eder?

01 Şubat 2016 Pazartesi

Geçen hafta sonu Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı tarafından düzenlenen 34. Abant Toplantısı’na Cumhuriyet gazetesi yazarlarından Nuray Mert’in çağrıcı, Aydın Engin ve Ahmet İnsel’in konuşmacı olarak katıldıkları medyada yer aldı. Bu kuruluşla ve bu toplantı ile ilgili okurlardan gelen iletiler konunun önemsenmesini ve açıklığa kavuşturulmasını gerektiriyor. Her şeyden önce belirtilmesi gereken, söz konusu toplantıya katılanların Cumhuriyet gazetesini temsil etmedikleri, gazeteyi temsilen orada bulunmadıklarıdır. Cumhuriyet Gazetesi Yayın İlkeleri’nin bu konuya ilişkin maddesi açık ve nettir. Şöyledir:
“1/11-Cumhuriyet gazetesi ve yayınları Vakıf Yönetim Kurulu Başkanı, Genel Yayın Yönetmeni, İcra Kurulu Başkanı ya da onların görevlendireceği kişiler tarafından temsil edilir. Bunun dışında hiç kimse Cumhuriyet gazetesinin adını kullanarak faaliyette ve temsil iddiasında bulunamaz. Cumhuriyet markası Vakıf Yönetim Kurulu’nun izni dışında herhangi bir ticari faaliyet için kullanılamaz.”
Anlaşılıyor ki Abant Toplantısı’na katılan yazarlar kendi inisiyatifleri ile bu toplantıya katılmayı uygun bulmuşlardır. Kısacası toplantının da, kimi yazarların toplantıya katılımının da Cumhuriyet gazetesi ile herhangi bir ilgisi, ilişkisi yoktur. İcra Kurulu Başkanı da yetkili kişilerce herhangi bir görevlendirme yapılmadığını bildirdi.
Okur Temsilcisi olarak kendi görüşlerimi de burada belirtmeliyim. Cumhuriyet gazetesinde yazarların siyasi tutum ve görüşlerine faşizmi, ırkçılığı, savaşı, nefret söylemini, çağdaşlık düşmanlığını savunmadıkça herhangi bir şekilde müdahale edilmez, edilemez. Onların siyasi tutumları, görüşleri ve davranışları da gazeteyi bağlamaz. Yazarlar birbirlerinin görüşlerini beğenmek, onaylamak zorunda, durumunda da değildirler. Birbirlerini köşelerinde ya da başka platformlarda eleştirme hakkına da sahiptirler. Ben de bu hakkımı yazarların görüşleri Cumhuriyet gazetesinin görüşleri olarak algılanmasın diye sık sık kullanıyorum. Hiçbir Cumhuriyet yazarının gazeteyi yazılarıyla tanımlamak ya da temsil etme hakkı, yetkisi Yayın İlkeleri’nden de anlaşılabileceği gibi yoktur. Bu türden bir izlenim uyandırılması ise söz konusu maddenin lafzına da ruhuna da aykırıdır. Gazete görüşlerini gerekli gördüğü durumlarda bir başyazıyla ya da Cumhuriyet imzalı bir yazı ile açıklamaktadır.
Yazarların gazetenin kurumsal kimliğine, genel çizgisine zarar verecek davranışlardan kaçınmaları ise hiç kuşkusuz onlardan beklenen bir tutumdur.

Eleştiriler ne işe yarıyor?
Değerli okurumuz Dr. Orhan Kurmuş’tan aldığım bir iletiyi aktarıyorum:
Türkiye’nin en pahalı gazetesini alıyorum. Bu pahalı gazetenin okuyucularına karşı saygılı olmasını beklemek hakkım. Pazartesi günleri yayımlanan “Okur Temsilcisi” bölümünde dile getirilen yazım, anlatım, bilgi, haber yanlışlıkları arşı âlâya erişti. Ama bu şikâyetler, bu şikâyetleri gidermekle görevli olanlara vız gelip tırıs gidiyor. Her sayfanızın bir editörü var, bir tasarımcısı var; bu kişilerin görevi ne? (Bu tasarımcıların biri, sayfanın tepesindeki adının yanında “Tasrımcı” yazıldığının bile farkında değil). Bırakın demokrat, aydınlanmacı olmayı, en basit meslek ahlakı kuralı bile bu konuya eğilinmesini gerektirir. Bu vurdumduymazlık ve saygısızlık sonucunda bugünkü (27 Ocak) gazetenizin 1. sayfasında Nobel Fizyoloji Ödülü almış iki kişiyle karşılaştım. Böyle bir ödül yok; Nobel Tıp veya Fizyoloji Ödülü var. İkinci sayfada “Dünyanın ilk Alevilik profesörü” başlıklı bir haber var. Herhalde, 2009 yılında aramızdan ayrılan Irene Melikoff’un kemiklerini sızlatmıştır bu haberiniz.
Üçüncü sayfanızda, toplanmayan çöplerin “dağ yığını” haline geldiğini; beşinci sayfada CHP Genel Başkanı’nın “Sen de işkembe, ben de yürek var” dediğini öğrendim. Zaten haber fakiri olan bir gazetede insanın saçını başını yolduracak bu yanlışlıklarla her gün, hem de artan ölçekte karşılaşmak beni gerçekten üzüyor.
İzninizle sormak istiyorum: Size iletilen bu yanlışlıklar yalnız “Okur Temsilcisi” köşenizde mi kalıyor, yoksa “gereği için” bu yanlışlıkları düzeltmekle görevli kişilere iletiliyor mu? İletiliyorsa neden herhangi bir iyileşme göremiyoruz? Saygılarımla.
Orhan Kurmuş Hoca’nın iletisine kısa bir not düşmek durumundayım.
Arkadaşlarımızın Okur Temsilcisi köşesinde yer alan ve kendilerine iletilen eleştirileri okuduklarını biliyorum. Bu eleştirilerden doğru, haklı bulunanların gereğinin yerine getirilmesi, getirilip getirilmediğinin denetlenmesi ise Okur Temsilcisi’nin yetki alanının dışındadır; gazetenin yetkili yöneticilerine aittir. Onların da bu köşenin iyi okuru olduklarını biliyorum.

Doğru, tarafsız habercilik
Mevcut iktidar ile belli bir mücadeleniz var, biliyorum. Ben de memnun değilim. İktidar partisinin seçmeni de değilim. Sizin mevcut duruşunuzun doğru habercilik ve haber dilini kullanmanıza engel olmaması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle ki; Rusya Federasyonu’nun son Türk hava sahası ihlali konusundaki haberler Türk Dışişleri Bakanlığı’nın yaptığı bir açıklamadır. Keza NATO Genel Sekreterliği’nin yaptığı da benzeri doğrultudaki bir açıklamadır. Hal böyle iken RF Savunma Bakanlığı/Dışişleri Bakanlığı’nın konuya ilişkin haberini “Açıklama” adı ile değil de “Rusya’dan Türkiye’ye yalanlama: Sınırı ihlal etmedik” manşeti ile vermenizi garipsedim. YALAN terimi gerçek olmayan bir olgu için kullanılır. RF’nin orijinal açıklamasını görmedim, bu bilgi sizin manşet yaptığınız gibi olsa dahi şimdilik o da bir karşı iddiadır. Bu olayın gerçek olmadığı şu ana kadar radar iz bilgileri veya bağımsız kaynaklarca henüz teyit edilmemiştir. Doğru, tarafsız habercilik anlayışınızı duygularınıza esir etmemenizi saygılarımla öneririm. Arif Tekindur
Okur Temsilcisi’nin notu: Her iki tarafın açıklamalarının eşit bir şekilde verilmesinin doğru olduğuna kuşku yok. Gazetecinin burada taraf olmasını gerektirecek bir durum da yoktur. Konu gazetede ve internet sitesinde geniş bir şekide ele alındı. NATO açıklamasına da, Dışişleri Bakanlığı’nın RF Büyükelçisi’ni bakanlığa çağırmasına da yer verildi. Olayın gerçek olduğu ya da olmadığı henüz ortaya çıkmamıştır. Gazetecinin görevi kuşkusuz yalnızca iddiaları aktarmak değil, gerçeğin ne olduğunu da araştırmaktır. Burada barış gazeteciliğinin kurallarına uygun davranmak ve gerginliğin yanında yer almamak önem kazanıyor. Nesnellikten ayrılmamak esastır, duygularımız ise her zaman barıştan yana olmalıdır.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları