Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Birlikte Mücadele Ama Nasıl?

08 Haziran 2016 Çarşamba

İktidar partisinin özellikle dış politikada tökezlediği, “dost” sayısının azaldığı, neredeyse sıfıra yaklaştığı söyleniyor. ABD ile müttefiklik ilişkisi sorunludur, Rusya ile kriz sürüyor, Suriye’de tantana ile ilan edilmiş politika iflas halinde, Yunanistan’la kadim sorunlarda gelişme yok, Almanya ile ilişkiler hele son “Ermeni soykırımı” kararından sonra iyice şeker renk. AB’den hiç söz etmeyelim. Liste uzatılabilir.

***

İçeride ise nasıl bir keskin dönüşle başlatıldığı izaha muhtaç bir savaş sürüp gidiyor. Can kaybı büyüktür, kentler, kasabalar harap oldu. Sorumlunun kim olduğu konusundaki tartışmanın gerçekten anlamı yoktur. “Devlet yurttaşının canından, malından sorumludur” diyorsanız, sistemin mahkemelerinde “Adalet mülkün temelidir” yazıyor, buna inanılıyorsa yanıt da ona göre olur. Sonuçta Kürt siyasi hareketi devre dışı bırakılmış, silahla çözüm seçilmiş, sorunun çözümünün başka birtakım gelişmelere bağlandığı, başka hedeflere kurban edildiği ortaya çıkmıştır.

***

Ama tüm bu sorunların temelinde, sömürünün zirveye çıkmış olması, kârların tavan yapması, rant kaynaklarına verilen önceliğin çevreyi, hayatı zorlar hale gelmesi, harcamaların tüm yükünün işçilere, köylülere, memurlara havale edilmesi gibi nedense dile getirilmek istenmeyen bir sorun var. “O sonraki iş” diyenler yanılırlar; bu sorunu görmeyenlerin gördükleri tüm sorunlar çözümsüz kalmaya mahkûmdur.

***

Peki, kim çözecek, nasıl çözecek? Neden bir araya gelinemiyor? Bu soruya yine neredeyse koro halinde “muhalefet beceriksiz, gündeme hâkim değil, halkın sorunlarını dile getirmekte zorlanıyor...” yanıtı veriliyor. Kuşkusuz bu gerekçelerde doğruluk payı vardır. Ama bu kadar mı? Nesnel koşullar, bu koşulların kendi iç dinamikleri, herhangi bir etkin muhalefet ortada görünmese bile yeni, farklı, etkin bir siyasi odağın ortaya çıkmasına yol açmaz mı?

***

Bu yönde, sosyalist solun dışında da arayışlar olduğunu biliyoruz. Liberal ya da sosyal demokrat çevrelerde bu arayışları dile getirenler, sistemle tartışmamayı, düzeni tartışma konusu yapmamayı, dahası değişiklik için sermaye çevrelerinin onayını şart koşuyorlar. Bu türden bir önerinin, rejim değişikliğini önlemeyi başlıca programatik hedef ilan etmesinin öncelikli tehlikeye denk düştüğü iddia edilebilir. Ne var ki sistemin aklanması, güçlerini birleştirecek olanların kendi görüşlerini bir yana bırakmalarının talep edilmesi sanıldığı gibi o sınırlandırılmış amaca da uygun değildir.

***

Sermaye ile gericiliğin ittifakını göremeyen, solu marjinal sayan, Gezi’den ders çıkarmayan, sokaktaki kavgayı anlamamakta direnen bir “birlik”, mücadelenin içini boşaltır. Düzeni “iyileştirmeye”, zorbalığın dozu üzerinde pazarlığa razı bir restorasyona dönüşür. Sorun bir kişi, bir parti değil; yoksulluğun zirveye çıkması, eğitimde gericiliğin aldığı mesafe, laikliğin, Cumhuriyet’in kazanımlarının, cılız aydınlanma ışığının yediği darbedir. Bu hedeflerde birleşilmeyecekse halk neden desteklesin ki?
Bir araya gelelim peki, ama yalnızca neyi istemediğimizi değil, ne istediğimizi de söyleyerek, farklılıklarımızdan güç alarak...  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları