Güray Öz
Güray Öz guray@cumhuriyet.com.tr Son Yazısı / Tüm Yazıları

Baykal Yeniden Piyasaya Çıkarken

17 Şubat 2016 Çarşamba

Eşzamanlı sayılabilir; AKP’de baş gösteren “muhalefet”i konuşuyorduk, CHP’de Baykal muhalefeti eklendi. İktidar partisindeki hareketlenmenin şimdilik bir tür “balans ayarı” olduğu anlaşılıyor. İki nedenle başarı şansı yok: Birincisi; taraflar arasında ideolojik farklılık söz konusu değil, ikincisi; taraflardan birisi iktidar olmanın nimetleriyle beslenen ve besleyen, yıkılırsa fena şeylerin olacağının bilincinde. Bu da onu en azından şimdilik güçlü kılıyor.

***

Baykal ise “bensiz olmaz” makamında çalıp söylüyor. Milliyetçi bir söylemle liberalleşmeye itiraz ediyor algısı yaratmaya çalışıyor. Geniş bir tabana sahip “Atatürkçü-ulusalcı” kesimi “yurtta ve dünyada barış” ideolojisinden koparmayı, milliyetçileştirmeyi, böylece parti içinde güç kazanmayı düşündüğü anlaşılıyor. Özellikle Kürt sorununu şiddet yoluyla çözmekte direnen, Suriye topraklarını top ateşine tutarak içerideki gücünü stabilize etmeyi planlayan AKP’yi destekleyen Baykal, sağlam bir çıkış noktası yakaladığını sanıyor olmalı.

***

Baykal milliyetçi, mezhepçi dozu yükseltirken, laiklik konusunda çok duyarlı olduğu izlenimi yaratmayı da ihmal etmiyor. Olacak iş değil. “Sağa kayarak oy alma” stratejisinin mucidi kendisidir. CHP’liler kara çarşaflı hanımefendilere parti rozetini kimin taktığını unutmuş olamaz. “Kurucu felsefe” edebiyatıyla CHP’deki liberalleşmeyi eleştirmesi de inandırıcılıktan yoksundur. CHP’de liberal politikalar Batı Avrupa partilerinin etkisiyle Baykal eliyle yerleşti. Günümüzün SD’leri, sosyalizm pratik olarak devre dışı kalınca pusulayı yitirdiler. Planlamaya, sendikalarla ilişkiye önem veren sosyal psikolojik baskı unsuru ortadan kalkmış oldu. Kabaca Keynesyen denilebilecek sosyal devlet harcamalarını öne alan politikaları da hızla terk ettiler.

***

Baykal’ın AKP’nin, Saray’ın savaşçı politikalarını onaylamaktaki aculluğu ise gerçekten göz yaşartıcıdır. Bir kere daha temel bir konuda iktidar partisinin yanında “kurtarıcı” rolüyle yer alıyor. “İktidar Partisi’nin otoriterleştiğini, bu gidişin diktatörlüğe doğru bir gidiş olduğunu” söylerken, Kürt meselesini askeri yöntemlerle çözmeyi, insan haklarını hiçe saymayı, Suriye konusunda milliyetçi söyleme itiraz eden herkesi susturmayı amaçlayan tutumla - otoriterleşme arasındaki ilişkiyi unutmayı ya da görmemeyi tercih ediyor.

***

Eski liderin bir muhalefet hareketini yürütebilmesi zor görünüyor. Belki de şimdilerde bilmem kaçıncı kez piyasaya çıkmayı deneyen, soldan çark, küskün ya da içi geçmiş milliyetçi odaklarla işbirliği yaparak yeni bir oluşumu ateşlemeyi düşünüyordur. İkinci bir çıkışı “Başkanlık rejimi” konusunda yapması da beklenebilir. CHP’nin ise pek mümkün görünmüyor ama bir an önce toparlanması, şoven milliyetçi söylemlerden kendini arındırması, tehlikeli gidişe karşı militaristlerin değil barışçıların yanında yer alması, sola kulak vermesi, liberalizmin derin etkisinden kendisini kurtarması, pazarlık gücüyle otoriterleşmeyi önleyeceği yanılgısıyla kendini Komisyona kapatmaktan vazgeçmesi gerekiyor. Böyle bir ihtimal var mı? Eşyanın tabiatı “yok” diyor. Peki, CHP’de laikliği gerçekten savunan, liberalizm tuzağına düşmemiş hiç kimse kalmadı mı?
Baykal’ın yeniden piyasaya çıktığı ortamda onlar neden susuyor ki?  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

Sondan Bir Önceki 7 Eylül 2018

Günün Köşe Yazıları