Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Çılgın projelerden çığlık attırıp delirtmeye…
Erdoğan’a karşı geliştirilen ilk kitlesel tepki, sanıldığı gibi 2013 yılı Haziran ayındaki Gezi Direnişi değildir. Erdoğan Gezi’den yaklaşık üç yıl önce, Şeker Bayramının ilk gününe tesadüf ettirilen(!) Anayasa Referandumunun ertesinde, İstanbul’daki Dünya Basketbol Şampiyonasında yuhalanıp, ıslıklanacaktır…
Henüz başbakan olduğu 2010 yılı Eylül ayında, Sırbistan ve Türkiye arasında 11 Eylül Cumartesi günü oynanan yarı final maçında başlayan protesto, ertesi günkü ABD-Türkiye finalinde de sürecektir. Ulusal marşların okunmakta olduğu sırada tribündeki yerini alırken, yükselen protesto uğultusunu ABD’li oyuncular kendi ülkelerine karşı yapılmış sanacak, Erdoğan’ın korumaları tarafından tribünlerde girişilen sürek avını şaşkınlıkla izleyeceklerdir…
İkinci tribün tepkisi yaklaşık dört ay sonra gelir. Galatasaray’ın TOKİ tarafından yaptırılan stadının açılışında TOKİ Başkanı Erdoğan Bayraktar’ın kaba ve nobran konuşmasına kızan Galatasaray taraftarı, Başbakan Erdoğan’ın stadyuma girişinin anonsuyla birlikte bu kez onu yuhalayıp, ıslıklayacaktır. İzleyicinin Gençlik Marşını okumasının ardından Erdoğan stadyumu terk edecek, sonrasında Galatasaraylıları değer bilmezlikle suçlayacaktır.
Bilindiği gibi 2010 yılı dünyada ve ülkemizde ekonomik krizin başgösterdiği bir dönemdir. Türkiye güçlü bankacılık sistemi ile çok yara almadan kurtulur ama sınırlı da olsa toplumda yükseltilen protestolarla Erdoğan hükümetine “siyaseten verilen sürenin dolduğu” gözlenmiştir. İkinci yarıyı çıkartabilmek için taktik değişikliğine gidilmiş, ekonomiyi zıplatmak için “Çılgın projeler” dönemi başlatılmıştır.
2011 yılında Kanal İstanbul fikri ortaya atılır. Kanal düşüncesi öylesine uçuk kaçıktır ki, toplumu bu konuda bilgilendirme görevi Hıncal Uluç’a verilir! Yine aynı yıl Akkuyu Nükleer Güç Santrali projesi açıklanır. Rusya her şeyiyle kendisine ait olan bir nükleer santral inşaasına girişecektir. Ağustos 2012’de Bakanlar Kurulu kararı ile 3. İstanbul Köprüsünün yeri belirlenir. 15 Mart 2013 yılında Orhangazi Köprüsü sözleşmesi yürürlüğe girer. 3 Mayıs 2013 yılında İstanbul’a 3. Havalimanı ihalesi yapılır. Yolcusu olmayan Kütahya Havalimanı, şehir hastaneleri ardı sıra gelen, yap işlet yöntemi ve dolar ölçeğinde devlet garantisi ile yaptırılan bu dönemdeki diğer mega projelerdir…
2018 yılının ikinci yarısında maçın sonuna gelindiği anlaşılmaktadır. İmdada 2020 yılı başındaki Covid-19 virüsü hastalığı yetişir. Dünya sorunlar altında kıvranırken, ülke ekonomisinin ve salgın ile savaşımın ne denli iyi gittiği planlı bir propaganda ile halka sürekli pompalanır. Salgının ikinci yılı biterken artık her anlamda tükeniş ve çöküş dönemi başlamıştır. Maçı uzatmaya götürüp penaltılarla almak için son bir çare olarak Kanadalı gazeteci Naomi Klein’in eseri Şok Doktrini uygulamaya alınır. Klein, Felaket Kapitalizminin Yükselişi kitabında ABD Başkanı Nixon’un, dönemin CIA şefine, Şili’deki sosyalist iktidarı engellemek için bu ülke ekonomisine “çığlık attırması” talimatı verdiğini yazmaktadır. Yazara göre şok doktrini ile, “çelişkiler içinde hareket eden bir politikalar bütünlüğü” sağlanacaktır. Bu tutarsız, çelişkili ve çatışmalı olağanüstü dönem rejimin politik kararsızlığından değil, aksine planlı oluşundandır. Sorunlar çözülemiyorsa parçalara ayrılarak derinleştirilecek ve parçacı önlemlerle çözülmüş gibi yapılarak kurtarıcı rolü üstlenilecektir.
Asgari ücrete beklentinin üstünde zam yapılacak, hemen ardından elektrikte yüzde 127’yi bulan fiyat artışına gidilecektir. İstanbul belediyesine sonuçlanmayacağını bile bile terörle ilişkilendirilerek soruşturma açarak; ertesi gün bir tarikatçıyı Milli Eğitim Bakan Yardımcılığına atayarak; zincir marketleri sürekli stokçulukla suçlayarak; Nas’ın emri gereğince faiz indirimine gittiğini belirterek; Sezen Aksu’nun yıllar öncesindeki bir şarkısıyla sanatçıya linç kampanyası başlatmak gibi birbirinden ilgisiz ve arda arda gelen gündem ile toplum sersemletilecektir.
Gerçekten de, AKP iktidarının 2021 Kasım ayından bu yana uyguladığı birbirinden tutarsız, anlamsız ve çelişkili gibi görünen ekonomik ve sosyolojik kararları ekonomiye çığlık attırmayı bırakın, ülke insanını delirtmeye de yöneliktir.
O zaman soru şu mudur: Bu delirtme işlemi ülke halkında bir “deliryum” yani zihinsel yeteneklerde görülen ciddi ama geçici bir rahatsızlığa mı yol açacak yoksa Aziz Nesin’in “Deliler Boşandı” sı mı sahneye konacaktır? Ocak ve Şubat ayı faturalarından sonra bunu galiba daha net anlayacağız…
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Canlı tarih müzesi Hisart 10. yılında!
- Teğmenler Yüksek Disiplin Kurulu'na sevk ediliyor
- Tarihçi Yusuf Halaçoğlu'ndan şok iddialar
- TBMM'de 'Etki Ajanlığı' düzenlemesi tartışılacak: Amaç m
- Pera Palas'ta Atatürk Müze Odası
- İmamoğlu’ndan 10 Kasım paylaşımı!
- Donald Trump'ın yeniden başkan olması dünya ekonomisini
- Ege'nin Gündemi'nde bu hafta!
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
En Çok Okunan Haberler
- Ölüm nedeni belli oldu
- İstanbul'da metro yangını
- Soylu'dan 'Özür dileriz' çıkışı
- AKP döneminde ne kadar harcanmıştı?
- 5 çocuğunu kaybeden anne yalanladı
- İşte AKP'li belediyelerin 'etkinlik' harcamaları!
- Süper Lig'de yayın geliri dağılımı belli oldu!
- 'Vız gelir tırıs gider'
- MEB’ten skandal karar: Müdüre üstün başarı ödülü!
- 'O saraya, ben davaya’