Feyzi Açıkalın

Bulut çağında kötülükle nasıl mücadele edeceğiz?

26 Ağustos 2019 Pazartesi

Geçen gün ülke, bir kadının kocası tarafından katledilmesinin görüntüleriyle sarsıldı. Cinayet karşısında duyulan öfke ve üzüntü, etiketlenmiş mesajlarla sosyal medyada yaygın olarak paylaşıldı.

Cinayet baştan sona kaydedildiği için böylesine büyük tepki görmüştü. Sosyal medya için uzunca sayılan bir sürede yani 24 saat geçmeden, etiketlenmiş görüntüler buluttaki arşive (cloud) yüklenmiş, yerini başkalarına bırakmıştı bile.

Çok hızlı tüketilen bir çağda yaşamaktaydık. Görüntüleme de bu hızlı devinimin bir parçasıydı. Görüntü, tam da muktedirin istediği gibi, gerçekliğin kanıtı olmaktan ziyade onun hızla dolaşıma sokularak eritilmesini sağlıyordu.

Ülke halkının muktedirlerce yalan/yanlış mesajlar, görüntülerle bombardıman edildiği bir zaman diliminde insanlar hüznünü yeterince yaşayamamaktaydı. Verilen tepkiler sayısal ortamda işgal ettiği yer ve zaman kadar değerli kalıyor, üstünden bir iktidar eleştirine gidilemeden bir başkası onun yerini alıyordu.

Dijitalleşme çağı denk geldi diyeceğim ama muhtemelen kötülüğün örgütleyicileri bugünün araçlarının etkilerini hesaplayarak planlarını yapmışlardı. Kafalarındaki ajandayı saklamanın en iyi yolu bulutta uçuşan sonsuz sayıdaki görüntüydü.

Ülkeyi yönetmeye görüntü yönetimiyle soyunan muktedir, aslında hiçbir somutluğa inanmıyor. Baş edemediği için düşman bellediği doğanın yıkımını bizzat planlıyor. Yaşamı kendi saltanatı ile sınırlandırdığı için, “sürdürülebilirlik” denen kavramlar kitleleri etkileyebilsin diye kendisine dikte ettirilmiş kalıplar olarak sırıtıyor.

Hayvanının katline seyirci kalıyor. İnsanını korkutmak için ise bir doğa üstü güç olarak dini kullanıyor. Din üstünden, onu istismar ederek giriştiği kural koyuculuğunda, başa çıkamadıklarını düşman ilan ediyor.

İç barışını sağlayamamış, hukuku üstün kılamamış, demokrasiyi tam olarak kuramamış ülkede şiddetin, nefretin dilini hakim kılarak destekçilerini güçlü kılıyor. Onların kötücül eylemlerine bir anlamda haklılık kazandırıyor.

Kötülüğün toplumda egemen kılmak için aslında örgütlenmeye gitmiyor; onlara verdiği rüşvet, avanta, sadaka ve zaman zaman baş vurduğu tehditle işini kolayca hallediyor.

Ülkesindeki insanına yaşamı zehir etmeye, sığınılan her türlü değeri çürütmeye and içmiş gibi görünen bir kötülükle nasıl baş edilecek? En azından gündemin yeterince değerlendirilebilmesi nasıl sağlanacak?

Bireysel çabalar mutlaka değerli ama örgütlü olmayan karşı gelişlerin bulutlarda uçuştuğunu görüyoruz. Kifayetsiz muhterisler toplumla alay ederken, uzlaşma kültürünün gerekliliğinden bahsedenlerin yanıldıklarına her gün tanık oluyoruz.

Onun için, özellikle sosyal medyanın caydırıcı, kitleleri etkileyici gücüne çok güvenmeyip, hemen yakınımızdaki, “evet ama” diye cümle kuranlardan başlayarak her alandaki karşı duruşumuzu netleştirmeliyiz. Sonrasında da güvenilir, çözüm sunan örgütlülüklerde buluşuyoruz…

 

 

 



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları