Feyzi Açıkalın

“Müslüman olmayanlara rahmet dilemeyin” dedi ol kişi…

01 Mayıs 2019 Çarşamba

Bir belde düşünün ki geçimini “Müslüman olmayanlar” üstüne kursun; 50 yıl önce turizmle başladığı döviz kazancını, sonrasında da emlak satışlarından elde ettiği gelirlerle sürdürsün.

Ki, dünyanın en güzel yerlerinden birisi olan o memleket parçasını yabancıya mal satma kaygısı ile taşa çevirsin, doğasını peşkeş çeksin…

O şehrin üstüne yıllar önce çöreklenmiş olan tarikat ehli, turizme belli nedenlerle uzak duruyormuş gibi yapsın ama onun kazançlarından en çok yararlanan olsun.

Şehri yönetmeye talip olanlar oy kaygısı ile, adı üstünde, kelime anlamı bir dine yorum getirmek olan tarikatçı düşünceyi baş tacı etsin; tarikatın buyrukları doğrultusunda bir yaşam biçimini şehre egemen kılsın.

Şehir bir yandan gelişen turizmle moderniteye göz kırparken, o kaskatı muhafazakar yapı tüm ritüelleri ile doğumdan ölüme kadar şehri esir alsın.

İşin daha da kötüsü, şehirdeki pastadan pay kapmaya gelenler bu muhafazakar matrisi kullanıp, kendi radikal inanışlarını da o yuva içinde rahatça yeşertme fırsatı bulsun. Şehir bu yönüyle de göç etmeyi planlayanlarca çekici bulunsun.

Büyükşehir belediye başkanı bile, ahalisi tarafından “turizmin başkenti” ilan edilen böylesi cennet bir beldeye en gözde yatırım olarak “kadınlar plajı” inşasını layık görsün. Bu aşağılama şehir sakinlerince eleştiri konusu edilmesin.

“Müslüman olmayanlar” diye ayrıştırılan kitleyle, basitçe çıkar üstüne kurulmuş olan çıkar ilişkisini son on yedi yılın siyasi iktidarı bambaşka amaçlar için kullansın. O şehri, “medeniyetlerin barış içinde yaşamına” bir örnek olarak sunsun; bu söylem üstünden siyasi getiri alsın.

Aslında “medeniyet” derken “dinlerin kardeşliğini” anlatmak istesin; yabancı ülke vatandaşlarını inanışları, inançları üstünden böyle bir değerlendirmeye tabi tutsun. Diğer yandan, camilerinin duvarlarına dört dilden sure alıntısı kazısın, İslamiyeti anlatmak için turizm potansiyelini kullansın.

Turizmin sıcak döviz kazançlarını ülkenin büyük cari açığını kapamada bir yama olarak kullanmaktan çekinmeyen siyasi iktidar, kendi bekasını koruma adına Batılı turizm ülkeleri ile çatışmaktan kaçınmasın.

Batılı turistten azalan turizm gelirlerini başka şekilde karşılayabilmek için “Müslüman turizmi” icat edilsin; şehir o anlamda da başkent olsun! Şehrin turist profili son yıllarda bir Orta Doğu ülkesini aratmasın.

On yıllardır süren dini taassup şekil değiştire değiştire bu günlere gelirken, şehir ahalisi muhtaç kılındığı bu gelir biçimine olan yakınmasını dillendiremesin. O dillendiremedikçe siyasi iktidarın, aslında şehrin güç odaklarıyla da desteklenen din istismarına dayalı yönetim biçimi gittikçe güç kazansın.

Eh, böyle bir şehirdeki fetvacının kendi futbol takımına hizmet eden, değer katan yabancı sporcusunun kaybının ardından yaptığı, “Müslüman olmayanlara rahmet dilenmeme” çağrısı hiç de acayip karşılanmasın!

Bu şehir ekilenleri biçiyor…



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları