Erinç Yeldan

Avrupa’da Kemer Sıkma Politikasının İflası

01 Ekim 2014 Çarşamba

“Kemer sıkma politikaları Avrupa’yı yıkıma sürüklüyor.” Bu sözler Nobel ödüllü iktisatçı Joseph Stiglitz’e ait. Stiglitz, Social Europe Journal sitesinde yayımlanan “Kemer Sıkma Politikalarının Yıkımı” başlıklı yazısında, enflasyon tehdidinin bir fobiye dönüştürüldüğü daraltıcı maliye politikaları sayesinde bütün Avrupa’nın durgunluğa mahkûm kılındığını vurguluyor.
Stiglitz’in verilerine göre, Avrupa ekonomileri 1980 sonrasındaki potansiyel büyüme yolağının yüzde 15 gerisine düşmüş durumda. Potansiyel büyüme kayıpları sadece içinde bulunduğumuz yıl boyunca 1.6 trilyon dolara, 2008’den bu yana ise birikimli olarak 6.5 trilyon dolara ulaşmakta. Açık işsizlik oranı İspanya ve Yunanistan’da yüzde 20’yi, genç işsizlik oranı ise yüzde 50’yi aşmasına karşın, istikrar arayışları sadece ve sadece “piyasa oyuncularının güvenine” ve “beklentilerin idaresine” yönelik ezoterik söz oyunlarına indirgenmiş halde. Ortodoks kemer sıkma dogmatizmi, Avrupa’nın canlandırılması için vergi yükünün daha da düşürülmesini savunuyor. Oysa, ne beklenti oyunları, ne de vergi reformlarının canlandırıcı etkisi bir türlü gerçekleşmiyor. Zira Avrupa ekonomilerini canlandıracak tek bir unsur var: Talep!
Daraltıcı maliye ve ücret maliyetlerini düşürmeyi amaç edinen esnekleştirme/taşeronlaştırma politikaları yanı sıra para arzını genişletmeyi amaçlayan “miktar kolaylaştırma” politikaları, sabit sermaye yatırımlarına değil, sadece spekülatif nitelikli finansal varlık değerlerinin şişkinleşmesine yol açıyor. Bütün bunlar 2008’de küresel krizi ortaya çıkaran ana yapısal koşulların yeniden yaratılmasına ve krizin dalgalar halinde tekrarlanmasına neden oluyor. Ekonomi cephesinde bunlar yaşanırken, Ziya Öniş Hoca “demokrasinin geleceğini” irdelediği İktisat ve Toplum dergisinin Eylül sayısındaki yazısında şu sözlere yer veriyor: “Neoliberal küreselleşmenin son otuz yılda yarattığı gelir adaletsizliği, daimi kemer sıkma odaklı hâkim ekonomik paradigma, gelişmiş Batı demokrasilerinde demokratik norm ve değerlerin aşınması riskini ortaya çıkardı. (...) Ziya Öniş, daha da ileri giderek “demokrasinin son on yılda küresel düzeyde bir durgunluk dönemi içinde” olduğunu vurguluyor.
Bu koşullar altında Kapitalizmin İlkel Birikim rejimine geri dönüşler yaşıyoruz. Özay Göztepe’nin editörlüğünü yaptığı İlkel Birikim: Sermayenin Kaldıracı (Nota Bene yay.) çalışması da bu konuyu ayrıntılarıyla işliyor: “İlkel birikim tartışmaları, genellikle iktisadi boyutta ele alınmakta; daha doğrusu oraya hapsedilmektedir. Oysa ekonominin sessiz yasalarınca artığa el koyma süreci ile politik şiddetin birlikteliğini izah eden ilkel birikim kavramı; baskıcı yönetimlerin oluşması ile de doğrudan bağlantılıdır.” Daha da ötesi, “ilkel birikim kavrayışı, siyasi bağlamda emperyalizm tartışmalarıyla da doğrudan bağlantılıdır”.
Gerçekten de, yurttaşlık bilincinin giderek yıprandığı ve etnik, dini ve sosyal kamplaşmalara dayalı şiddetin giderek yükseldiği coğrafyamızdan edindiğimiz dersler, bize kapitalizmin artık dünyamızı savaş konjonktürü olmadan idare edemediği gerçeğini yalın bir biçimde gözler önüne sergiliyor.
Bu haftaki yazımızı Stiglitz ile açtık, kendisiyle bitirelim. Stiglitz söz konusu yazısını (*) “gerçekler kuram ile uyuşmuyorsa, kuramın değiştirilmesi gerekir” uyarısı ile tamamlamış. Oysa günümüzde ortodoks ana akım iktisadı, bir simyacı tutkusuyla hâlâ gerçekleri eğip bükmekle meşgul.

                                
*Stiglitz, Joseph “Europe’s Austerity DisasterSocial Europe Journal,
http://www.social-europe.eu/2014/09/europes- austerity-disaster/  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları