Ergin Yıldızoğlu
Ergin Yıldızoğlu ergin.yildizoglu@gmail.com Son Yazısı / Tüm Yazıları

Türkiye bu kez fırsatı kaçıracak

07 Eylül 2023 Perşembe

Emperyalist sistem içinde, bir hegemonya altında şekillenmiş “kurallara dayalı uluslararası düzen” parçalanmaya başladığında, “bağımlı” ülkelerin manevra alanı genişler, kendi halklarının çıkarını gözeten politikalara öncelik verme olanakları artar. Tabii böyle politikaları düşünebilecek bir yöneticiler sınıfı varsa... 

İngiltere hegemonyası altında şekillenmiş küresel düzen dağılırken, özellikle iki savaş arası dönemde, Arjantin, Brezilya, Türkiye gibi ülkeler bağımsız kalkınma ve sanayileşme atılımlarını başlatabilmişlerdi. Kapitalizm yapısal krizini aştıktan sonra, bu ülkeler ABD hegemonyası altında kurulan yeni düzende “bağımlı ülke” statülerine geri döndüler, ulusal politika izleme kapasiteleri giderek zayıfladı.

Bir süredir, ABD hegemonyası altında şekillenmiş “kurala dayalı düzen” parçalanıyor. Bu parçalanma içinde, Batı Afrika’da yaşanan askeri darbelerin, geçen ay yapılan BRICS toplantısının gösterdiği gibi “bağımlı” ülkelerin manevra alanları yine genişliyor, halklarının çıkarlarını gözeten politikaları, özgürce “düşünme”, hayata geçirme şansları artıyor. Ne yazık ki bu kez Türkiye bu olanaklardan yararlanamayacak, parçalanma sürecinin girdabına kapılacak gibi görünüyor.

PARÇALANMANIN HALLERİ

Üç dinamik, parçalanmayı hızlandırıyor, “bağımlı” ülkelerin manevra alanlarını genişletiyor. 

1- ABD merkezli Batı artık tek “kutup” değil. Yeni güçler yükseliyor, bunlardan Çin, ekonomik, teknolojik, hatta diplomatik kapasiteleri açısından bir süper güç düzeyine yükseldi. Bu şekillenme “bağımlı” ülkelerin manevra alanını genişletecek ekonomik, hatta askeri dengelerin oluşmasına yol açıyor. 

2- Batı’nın ABD ile noktalanacak gibi görülen 500 yıllık, sömürgecilik, ırkçılık, “yeniden paylaşım savaşları” mirası “bağımlı” ülkelerde güvensizlik, nefret kaynağıyken Çin’in en azından şimdilik izlemekte olduğu eşitlikçi, “saygılı” diplomatik ilişkiler, bağımlı ülkeleri Batı’dan uzaklaştırıyor. Bu ülkeler, uluslararası platformlarda sık sık Çin, hatta Rusya ile birlikte hareket ediyorlar. Çin ve Rusya her fırsatta o ülkeleri Batı’ya karşı destekliyorlar.

3- Buna karşılık ABD merkezli Batı’nın “bağımlı” ülkeleri kendi yörüngesinde tutacak mali, diplomatik, hatta askeri kapasiteden yoksun olduğunu düşündüren gelişmeler giderek birikiyor. Bu düşünceler “bağımlı” ülkelerin bağımsız davranma eğilimlerini güçlendiriyor. Örneğin Batı Afrika’daki askeri darbeler, Fransa’yı bölgeden çıkmaya zorlarken bu darbelerin yöneticileri ulusal kaynaklarını uluslarının çıkarı için kullanmaktan söz ediyor, Rusya ve Çin’in bu alandaki yardımlarına açık olduklarını belirtiyorlar.

TÜRKİYE’NİN HALLERİ

Halen birçok uluslararası platformda, yayınlarda, “ülkelerin bu dağılma eğilimi karşısında, dayanıklı kalma koşulları” tartışılıyor. Bu tartışmalarda öncelikle, ülke ekonomilerinin kendilerini yeniden üretebilme kapasitesi vurgulanıyor. Son yıllarda, Çin ve ABD’nin, hızla bu yönde ilerledikleri görülüyor. “Bağımlı” ülkeler açısından, dayanıklı olma koşulları arasında, yüksek döviz rezervleri, borç servis etme kapasitesi, gıda, su, enerji, güvenliğinin önemi vurgulanıyor. Ancak olmazsa olmaz üç koşul daha var: Rasyonel düşünebilen devlet sınıfları (bürokrasi-üniversite), güçlü bir beyin -yetişmiş insan- stoku, görece sağlam bir “toplumsal mutabakat”.

AKP Türkiye’si, bu alanların hepsinde, iktidarıyla muhalefetiyle son derecede yetersiz bir görüntü sunuyor. Kadın voleybol takımının zaferi karşısında, kendi ülkesini değil de rakip ülkenin takımını destekleyen anlayış ki önceki parçalanma ve çöküş dönemine atıfla “Keşke Sevr olsaydı” diyen geleneğin mirasıdır, “toplumsal mutabakatın” çoktan buharlaşmış olduğunu kanıtlıyor. 

Siyasal İslamın rejimi ülkeyi yıkıma sürüklüyor. Buna karşılık bir önceki “parçalanma” döneminde ülkeyi düze çıkaran akımın temsilcisi CHP, artık kendi tarihine, geleneğine yabancıdır; ideolojisini kaybetmiştir, sadakati şüpheli, son derecede çapsız politikacıların elinde bir dağılma sürecine girmiştir. Peki, durum buysa şimdi ne yapmak gerekir?



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları