Yazarlar Günün Köşe Yazıları Spor Konuk Yaşam Tüm Yazarlar
Siyasal İslamda arzu ve korku
Biri, “Seçimleri kazansanız da iktidar size verilmeyecek” dedi, “rejimin” gerçeğini ortaya koydu. Bir diğeri de “hayatın bütün alanlarına müdahale etmek” istediklerini itiraf etti. Bu açık sözlülüğü, gittikçe artan bir özgüvene mi borçluyuz? Sanmıyorum.
Korku gittikçe koyulaşıyor
18 yıldır iktidardalar ama hâlâ inanamıyorlar. Modern Türkiye’nin yaşamında anakronik bir sapma olduklarını, türlü “parantezi kapıyoruz” hikâyeleri anlatsalar da aslında kalıcı olamayacaklarını ruhlarının derinliğinde hissediyorlar. Kavrayamamakta zorlandıkları bir geçekliğin içinde, zamanın kendilerinden yana akmadığını seziyorlar; korkuları paniğe dönüşüyor.
Seçimlerle ilgili sözler önemsiz. Çünkü zaten son on yılda en az iki kez seçimleri çaldılar. Burada, bir İslamcı “memurun” malumu ilam etmesinden öte bir durum yok.
Ancak Siyasal İslamın önde gelen entelektüellerinden birinin yükselmekte olan bir “deizm” eğilimine işaret eden, “Gelen dalga hepimizi silip süpürebilir” ifadelerinin, özellikle de “Türkçe” alerjisinin üzerinde durmaya değer.
‘Deizm dalgası’ mı dediniz?
Bir psikanalist, hastasını dinlerken sık sık şöyle düşünür: “Bunu söylüyor ama aslında ne söylemek istiyor?” Söz konusu yazarın “deizm dalgası korkusu” da böyle sorgulanabilir. “Ateizmden, komünizmden değil de deizm dalgasından korkuyorsunuz. Siz aslında neden korkuyorsunuz? Bu korkunun, ‘dinden uzaklaşıyorlar’ derken kastettiğiniz şeyle bir ilgisi olabilir mi?”
Burada analiz konusu hastamız (pardon yazarımız diyecektim) “deizmden” dem vururken, aslında, kendisinin anladığı biçimiyle gerçekleştirmeye çalıştığı, “hayatın her alanına müdahale eden, her alanında görünür olmaya niyetli” bir “dinden”, gençlerin uzaklaşmakta olduklarından yakınıyor.
Bu uzaklaşma eğiliminin arkasında iki neden olduğu kolaylıkla söylenebilir. Birincisi, bu dini sıradan insanların, gençlerin kendi kendilerine öğrenme şansları esas olarak yok. Çünkü bu dinin ana metinleri, sıradan insanların, gençlerin içine doğdukları dünyanın dilinden farklı bir dildendir. O zaman insanlar ister istemez, bu dini kaynak dilinden okuma ayrıcalığına sahip bir entelijansiyanın yorumlarına, bu dinin bilgisi üzerindeki tekelci denetimine bağımlı kalıyorlar. Dinden uzaklaşma olarak algılanan “deizm”, bu entelijansiyanın yorumlarından, bireyle tanrısı arasına girme ısrarlarından kurtulma çabası olarak da okunabilir; her durumda Müslümanlıktan uzaklaşma anlamına gelmeyebilir.
İkincisi, bugün kapitalist toplumun içinde haklar ve özgürlükler, adalet, baskı, sömürü sorunlarını yaygın biçimde konuşacak bir dil, “süreç olarak dinci faşizme karşın”, teknolojik olanakların da katkısıyla hâlâ kullanıma açıktır. Bu dili kullanmakta olan gençler (genel olarak bireyler) bir süre sonra, “dini yorumlama ayrıcalıklarından” beslenen, hayatın her alanını kontrol etmeyi arzulayan, bunu başardıkça ekonomik artıktan daha fazla pay alabilen, eleştirel aklın “lengüistik”(dilsel) araçlarını bastıran, farklı sesleri susturan bir İslamcı egemen sınıfın varlığının, onun totaliter rejim arzusunun ayırdına varmaya başlıyorlar. Dinden uzaklaşma ve “deizm”, aslında bu “kendini dinin yorumcusu olarak atamış” entelijansiyanın egemenliğinden, baskısından kaçma çabasıdır.
Yazarımız, “Gelen dalga hepimizi silip süpürebilir” derken, aslında üzerine gelmekte olan bir dalgadan değil, “biz” dediği şeyin etkisinden uzaklaşmakta olan bir dalgadan söz ediyor. “Biz” ifadesiyle, ait olduğu sınıfı uyarıyor: “Onlar bizden uzaklaştıkça, din bilgisi üzerindeki tekelimiz kaybolur, ekonomik kaynaklarımız kurur, ayaklarımızın altındaki zemin erir, tarih bizi silip süpürür.”
Türkçe alerjisi de bundandır. “Harf ve kıyafet devrimleri”, bu entelijansiyayı en önemli iki simgesel üretim aracından mahrum bırakmıştı. Bu araçlardan biri (eski alfabe), “bilgi tekelini” üretiyordu, öbürü de toplum içindeki ayrıcalıklı statülerini. Şimdi ellerinde Arapça bir “Kutsal Kitap”ın içindekileri yorumlama tekeli kaldı. Yaşamları artık bu tekeli korumaya indekslidir. Ve ekonomik siyasi iktidarlarının yumuşak karnı da burasıdır. “İnançlar, değerler ve kültür alanı içine çekilmeme” arzusu da (her şey bu alanın içine girdiğinden) ne yazık ki, bu “yumuşak karnı” gizleyen bir fantezi olmaktadır.
Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları
Günün Köşe Yazıları
Video Haberler
- Dubai çikolatasına rakip
- Balbay'dan çarpıcı Saray kulisi!
- Karga videosu sosyal medyada viral olmuştu!
- Öğretmenlik meslek kanunu taslağı...
- Atatürk'ün kullandığı parfümden üretti!
- Minikler Cumhuriyet'in ilanını gazete dağıtarak duyurdu
- Şok İddialar! Oktan Keleş: TUSAŞ Saldırısının Arkasında
- Bu kadarı pes! Çöp evden 10 kamyon çöp çıktı
- Prof. Dr. İlber Ortaylı'dan Antalya'ya turizm eleştirisi
- FETÖ elebaşısı Fethullah Gülen öldü
En Çok Okunan Haberler
- Hayatını kaybetti!
- Mansur Yavaş'tan TBMM'ye flaş çağrı!
- TÜİK ekim ayı enflasyon verilerini açıkladı
- AKP’li vekilin PKK yöneticisiyle fotoğrafı gündem oldu!
- 'Erken seçim' çağrısı: CHP tarih verdi
- Serdar Ortaç son malını da satışa çıkardı!
- İşte Belediye Başkanı'nı öldüren saldırganın ifadesi!
- 'Atatürk ile Cumhuriyet ile bayrak ile...'
- İşte sıfır faizli kredi veren bankalar…
- AKP'den kayyum için ilk açıklama