‘Onlar bizden farklıdır’

17 Ekim 2024 Perşembe

Geçenlerde Türk-İş Genel Başkanı Ergün Atalay, işverenlere tepki gösterirken “Bizi yok sayıyorlar. Kendilerini ayrı bir ırk zannediyorlar. Öyle gemiyi götüremezsin” diyordu.

Ergün Atalay, “Bizi yok sayıyorlar. Kendilerini ayrı bir ırk zannediyorlar” derken haklıydı ama ne yazık ki “Öyle gemiyi götüremezsin” derken değil. Çünkü bu “ayrı ırk olarak” görmek “gemiyi götürmeye devam etmenin” koşullarından biridir.

‘ONLAR BİZDEN FARKLIDIR’

Ünlü Amerikalı yazar F. Scott Fitzgerald “The Rich Boy” (“Zengin Çocuk”-1926) adlı kısa öyküsünde “Sana çok zenginler hakkında bir şey söyleyeyim. Onlar bizden farklıdır” diyordu. Bu cümle, genellikle, zengin insanların sadece paraları sayesinde farklı olduğu şeklinde yanlış anlaşılır. Halbuki Fitzgerald, servetin nasıl karakteri, ahlakı ve duygusal gelişimi etkileyebileceğini, zenginlerin, (çağımızda kapitalistlerin) ortak insani deneyimlerden uzaklaşarak izole bir yaşam sürebileceğini anlatmaya çalışıyordu. 

Zenginler, çoğunlukla, sıradan insanların yaşadığı kaygılardan ve zorluklardan yalıtılmış bir dünyada yaşarlar. Fitzgerald, zenginlerin ayrıcalık ve dokunulmazlık hissine sahip olduğuna, bu durumun da onlara hayatın birçok zorluğundan uzak bir yaşam sunduğuna işaret eder; zenginlik, onları yaşamın zorluklarına karşı korur bu da diğer insanlara karşı bir kopukluk ya da umursamazlık yaratabilir. Dolayısıyla bunların “kendilerini ayrı bir ırk zannetmeleri” çok da garipsenmemelidir.

BİYOPOLİTİK IRKÇILIK

Bu bağlamda “ırk”, etnik bir farka değil, kapitalizmin biyopolitiğine (bireylerin ve toplulukların hayatını ve biyolojik süreçlerini yönetmesine) ilişkindir. “Biyopolitik ırkçılık”, ırk kavramını biyolojik veya etnik ayrımların ötesine taşıyarak ekonomik ve varoluşsal ayrımlara dayalı bir tabakalaşmaya kadar genişleterek ırksal farklılıklara ilişkin geleneksel kavramları yeniden yapılandırmayı önerir. Biyopolitik ırkçılık, kapitalizmde çalışmaya, yaşamaya hakkı olanlar ile olmayanlara ilişkindir; bu anlamda, etnik farklılıktan kaynaklandığı ileri sürülen “ırk” kavramından çok daha sağlam (onu da içeren) maddi (ekonomik-siyasi) temeli olan bir kavramdır.

Biyopolitik ırksal bölünme, kapitalist toplumlarda yaşamın kendisine verilen değerden kaynaklanır. Bu çerçevede, kapitalist sınıf, doğuştan gelen biyolojik özellikleriyle değil, işçi sınıfının hayatını tanımlayan ölümlülük ve güvencesizlikle ilişkili mücadelelerin çoğunu aşmalarını sağlayan servet, teknoloji ve kaynaklara erişimiyle bir “süper ırk” gibidir. Çünkü, kapitalist sınıf, gelişmiş sağlık hizmetlerine, teknolojilerine erişim ve çevresel ya da toplumsal risklerden (savaş, yoksulluk ve kötü çalışma koşulları gibi) kaçınma, becerisi yoluyla yaşam sürelerini uzatma araçlarına sahiptir. Emeğin bedensel zahmetinden, sömürüsünden yalıtılmışlık, işçi sınıfı ile aralarındaki biyopolitik mesafeyi büyütür. Kapitalist sınıf karşımıza, işçi sınıfının yaşamını tehdit eden birçok tehlikeden korunmuş, ölümsüzlük yanılsamasına sahip bir biyopolitik ırk olarak çıkar.

Buna karşılık, işçi sınıfı, kötü çalışma koşulları, sağlık hizmetlerine erişim eksikliği ve marjinalleştirilmiş toplulukları sıklıkla etkileyen çevresel bozulma nedeniyle erken ölüm ve acıya karşı çok daha savunmasızdır. Yaşamları ölümlülükle damgalanmıştır, varlıkları emeğin fiziksel ve varoluşsal maliyetlerine indekslidir.

Hayatlarını daha güvencesiz ve harcanabilir kılan biyopolitik mekanizmalara tabi olan işçi sınıfı, kapitalizmde karşımıza, bir “alt ırk” olarak çıkar. İşçi sınıfı, özellikle de marjinalleştirilmiş işçiler, sermayenin gözünde tek kullanımlık muamelesi görürler. Yaş, sağlık ya da ekonomik değişimler gibi nedenlerle artık sermayenin işine yaramadıklarında atılır ya da değiştirilirler. Bu durum, belirli grupların, örneğin sömürgelerde, köle çiftliklerinde daha aşağı ve harcanabilir olarak görülenlere yönelik tarihsel ırkçılık biçimlerini de yansıtır.

Kapitalist sınıf yalnızca servet ve emeği değil, yaşamın kendisini de kontrol ettiği için, kapitalizmde ırkçılık biyopolitik terimlerle de belirlenir.

Türk-İş Genel Başkanı Atalay, işverenler için “Kendilerini ayrı bir ırk zannediyorlar” derken çok önemli bir noktaya parmak basıyordu.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları