Saklı bir tarih: ‘Ankara Öykü Günleri’

15 Şubat 2025 Cumartesi

Seksenli yılların ortasında İzzet Kılıçlı, Özcan Karabulut, Şükran Kozalı, Lütfiye Aydın, Cemil Kavukçu ve Hasan Ali Toptaş gibi dönemin genç edebiyatçıları her cumartesi jeoloji mühendisleri odası lokalinde toplanıp “Yazıt” dergisini çıkarma kararı aldılar, bir anlamda “Biz de varız” dediler. Bu inatçı girişim üç yıldan fazla sürdü ama yol açıcılığı bir başka derginin, “Düşler Öyküler”in kanatlanmasına yol açtı. Daha sonra okurla bulaşacak “İmge Öyküler”, “Dünyanın Öyküsü” ve “14 Şubat Dünyanın Öyküsü” dergilerinin ilk adımı sayılabilecek “Düşler Öyküler”, romanın ve şiirin estirdiği rüzgârın gölgesinde kalmış öykücülüğümüzün ileri taşınmasına, nitelikli yazınsal örnekler verilmesine ve öyküyle ilgili düşünsel tartışma ve incelemelerin çoğalmasına zemin hazırladı. Ayrıca Haydar Ergülen, Ahmet Erhan, Ali Cengizkan gibi şairler de öyküye göz kırpıp kaleme aldıklarını yayımlamaktan geri durmadı. Bu da öykücülüğümüzün açık denizde yolculuğuna şairlerin de katılımını sağlayan önemli bir hamleydi. “Adam Öykü”den yalnızca altı ay kadar sonra çıkan “Düşler Öyküler” dergisinin heyecanı o kadar yüksekti ki sevgili Özcan Karabulut, henüz on dokuz yaşımın toyluğuna rağmen katkıda bulunmamı istemiş, ben de yazdıklarımı sunmaktan çekinmemiştim. Çok değil bir iki yıl sonra “Ankara Öykü Günleri” tasarlanıp yola çıktığında bu özel buluşmanın da bir parçasıydım artık.

Ankara Öykü Günleri”, 80’li yılların soğuk ikliminin ardından büyük bir buluşmayı kotararak edebiyatçıların ses vermesine, özgürlük söylemlerini dile getirmesine aracılık etti. Hem de disiplinler arası ilişkiyi iyi kotararak öykü, şiir, tiyatro, resim ve müzik gibi farklı sanatları bir araya getirdi. Hatta akademiyi kapsayarak yazar ve akademisyen/inceleme/iaraştırmacıların edebiyatçılarla alışverişte bulunmasını sağladı. Vüs’at O. Bener, Demir Özlü, Oktay Akbal, Salim Şengil, Erhan Bener, Leyla Erbil, Adalet Ağaoğlu, Tahsin Yücel, Erdal Öz, Füruzan, Adnan Binyazar, Pınar Kür ve Latife TekinÖykü Günleri”nin onur ödülü sahibi oldu. Böylece başkent ustalar geçitine sahne olurken, onların eserleri de oturumlarda değerlendirilerek oylumlu çalışmalara zemin hazırlandı. HHH Ankara Öykü Günleri’ndeki bir başka düş 2002 yılında gerçekleşti ve 14 Şubat’ın “Dünya Öykü Günü” olabilmesi için kollar sıvandı. İlk defa böyle bir gün için forumda karar alındı, çok açık ki artık öykü yazımı düşüncesi alanlarda tartışılmaya başlandı. Sevgili Özcan, ilk “Dünya Öykü Günü” bildirgesinde, “çeşitlik, çokkültürlülük, sevgi, dostluk, barış gibi tüm değerleri savunuyoruz” diyerek aslında düşünce ve ifade özgürlüğünün hakkını teslim ediyordu. Ancak bütün bunlar ortaklık, hak teslimi ve bütüncül düşünce edimine sahip olmayanlarca anlaşılamadı. Yeri gelince kendi arkadaşlarımız bile kavrayamadılar edebiyatın kitleselleştirmenin anlamını.

***

“Ankara Öykü Günleri” girişiminin üzerinden neredeyse çeyrek yüzyıl geçti. Kalbi sözcüklerin büyüsüne bir kuşak yetişti. Onlardan biri de bendim. Bugün ülkenin çeşitli yerlerinde “Öykü Günleri” kutlanıyorsa sevinç ve gözyaşı kelimeleri bizimledir. Bu yıl Türkiye Yazarlar Sendikası duyurusuyla “Öykü Günü” bildirisini Mehmet Zaman Saçlıoğlu yazdı. Bakın ne diyor Saçlıoğlu? “Düşünce öykünün yurdudur, öykü düşüncenin. En soyut sanat olan matematik de öyküdür; en soyut bilimler de öykü yazar. Emeği, sevgiyi, barışı, adaleti, tüm iyi ve yararlı kavramları öyküleri sayesinde benimseriz. Nefret, savaş, kibir, kıskançlık gibi kavramları da öyküleri sayesinde öğrenir, uzak durmaya çalışırız.”

***

Geriye bir tarih kaldı.



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları


Günün Köşe Yazıları