Ercan Yeşilyurt

Hukuk Devleti (26.01.2014)

26 Ocak 2014 Pazar

Hukuk, canlı organizma gibidir, sürekli gelişir değişir. Her sistem, her ideolojisi kendi hukukunu yaratır. Genel anlamıyla herkesin hukuku kendine denebilir. Ancak insanlık, daha yaşanılabilir bir dünya yaratma çabası sonucu insan haklarını siyasal iktidara karşı koruyup güvence altına alan hukuk metinlerini, yani hukuk devletini yarattı. Devlet, toplumsal üretimin başladığı, üretim araçları sahipliğinin belirginleştiği, böylece çıkar ilişkilerinin, uzlaşmazlıkların başladığı zamanda doğmuştur. Artık toplumdaki uzlaşmazlıkları çözen, mevcut düzenin sürmesini sağlayan mekanizma adına devlet denen bir otorite zorunlu olarak ortaya çıkmıştır. Hukuk da insanlığın esas olarak üretim güçlerinin gelişimine göre şekillenmiş ve bugünkü evrensel düzeye gelmiştir.
Batı’da ortaçağda uygulanan hukukla bugünkü insan haklarına dayanan hukuk tam bir ak-kara farkı gibidir. Ortaçağda kilisenin hayatın her alanına hâkim olması, dinler hukukunun devlet gücünü örgütlemesini getirmiştir. Dinler siyasetin en örgütlü kurumu olarak güçler birliğini elinde tutup kutsamıştır. Devletin yaptığı her şey Tanrı adına yapılmaktadır. Kapitalizmin gelişmesi ve kilisenin iktidarının yıkılması yeni üretim güçlerinin ortaya çıkması ile sağlanmıştır. Böylece devletteki güçler ayrılığı Tanrı katından yere indirilmiştir. Yasama, yürütme, yargı kurumlaşmıştır. Artık gelişen insanlık her şeyin sorgulanmasını, haksızlıkların yargı yoluyla çözülmesini ve Tanrı yerine halkın temsilcileri aracılığıyla kendisini yönetmesi hedefi uzun yıllar yapılan mücadele sonucunda gerçekleştirmiştir.
Hukuk devleti, yönetilenlere hukuk güvencesi sağlayan devlet düzeni demektir. Evrensel hukuktaki karşılığı budur. Bunu sağlamak devlet içindeki yasama ve yürütme güçlerini bazı sınırlamalar ve kayıtlamalar içine almak demektir. İktidarın yetkilerinin hukuk yoluyla sınırlandırılması ve bunun anayasayla kayıt altına alınması demokrasinin göstergesidir. Siyasi iktidarın görevinin sınırlandırılması her türlü eylem ve işlemin hukuki denetime tabi olmasını getirir. Hukuk devletinin gerçek anlamıyla yerleşebilmesi, çok üstün nitelikte bir yargıç topluluğunun yetişmesine bağlıdır.
Farkındaysanız her sistem ve devlet yapısı insan malzemesinin niteliği üzerinden tarif edilebiliyor. Mimarın, mühendisin, doktorun siyasi duruşu hiçbir toplumda sorgulanmaz, tartışılmaz. Sadece yargıçların siyasi duruşu, inancı tartışılıyor. Çünkü mimari projede, din-iman, siyasi duruş görünmüyor, mühendis statik hesabını yaparken “Allah’ın izniyle sağlam olacak” demiyor, malzemenin hesabını projeye uygun yapıyor. Sadece hukuk devleti, insanları her türlü yaptırımda eşitliyor. Doğanın, doğumda ve ölümde herkesi eşitlediği gibi.  



Yazarın Son Yazıları Tüm Yazıları

İmran Öktem Olayı 2 Şubat 2014
Açıklık Çözer 19 Ocak 2014

Günün Köşe Yazıları